Muharrem ve Sefer ayının her günü bizim için bir yas ve matem günü olmakla birlikte bu günlerde İmam Hüseyin’in (a.s) ve Kerbela şehitlerinin bütün söz, tutum ve davranışları veyahut duruşları bizlere bir şeyler anlatmaktadır. Bizler hem dert ve hem gam dolu bu günlerde hem İmamımızın ve hem de Kerbela şehitlerinin her birinin söz, davranış ve tutumları üzerine düşünmeli ve hayatımızı onların bizlere ulaştırmak için şehit düştükleri mesajları üzerine düşünüp tefekkür ederek yaşantılarımızı onların öğreti ve yaşantılarına göre şekillendirmeliyiz.
Başka bir tabirle hayatımıza, parfüm veya koku satan bir mağazada on dakika kaldığımız zaman o mağazadaki kokuların üstümüze sindiği gibi bir ömür Muharrem ve sefer ayında ve hatta yılın her gününde yasını ve matemini tuttuğumuz İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerinin kokusuna ve rengine bürünen bir yön vermeliyiz ve olayların idrakiyle de göz yaşlarımızı siyah gömleklerimizin üzerine (hem kendi nefsimizdeki ve hem de yeryüzündeki) zulmü yıkamak için dökmeliyiz. Bir ömür göz yaşı döküp hayatımızı Hüseyni kılmamışsak yani sadece göz yaşı döküp hayatımıza Hüseyni bir yön ve şekil vermeyip matem ayından çıktığımızda sanki hiçbir şey olmamış gibi Hüseyinsiz bir hayata geri dönmüşsek, kendimizi sorgulamalıyız. Hüseyni kıyam düşünce ve tefekkür ve göz yaşı, hüzün ve matemle bir bütündür. Bu bütünlük sağlanamadığı ve bir arada olmadığı zaman İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerinin yolu ve onların ulaştırmak istediği mesaj alınmamış demektir.
İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’da bizlere, daha doğrusu tüm beşeriyete ulaştırmak istediği mesaj ve öğretilerin özeti üç şeyden ibarettir:
İmam Hüseyin (a.s) kendini kandıran, kandırılmış, nefsine yenik düşmüş, uzun arzular peşine düşen, haram kazançla beslenen, zalim hükümdarların uşaklığını yapan, yalakalık ve menfaati uğruna dünyasını satan ya da başkasının dünyası için kendi dünya ve ahiretini satan ve heba eden karşı ordudaki bilinç yoksunu ve cahil insanlara hak ve hakikati ve hak yolu ve ordusunun hangi taraf olduğunu göstermek ve hücceti tamamlamak için birçok konuşmalar yapmış ve hutbeler vermiştir.
Seyyidu’ş Şüheda’nın Kerbela’daki davranış, söz, konuşma ve hutbelerine baktığımızda üç şeyi onlara ve aslında tüm beşeriyete nasihat ederek hüccetini tamamlamıştır. Aslında İmam’ın sözleri Hz. Adem’den (a.s) Hz. Resulü Ekrem’e (a.s) kadar bütün evliya ve enbiyaların sözü ve hücceti olmuştur:
İmam Hüseyin (a.s) her konuşma ve hutbesinde Ömer Sa’d’ın ordusuna;
1- Allah’ı ve meadı hatırlatmış ve her insanın fani olduğunu ve mutlaka bir gün öleceğini ve kıyamette hesaba çekileceğini hatırlatmıştır.[1]
2– Kimin tarafında ve hangi safta yer aldıklarını kendisini ve düşman ordusunu tanıtarak hatırlatmıştır.[2] Yani onlara Hak’tan yana mı yoksa batıldan yana mı olduklarını göstermek için hem kendini ve hem de düşman ordusundaki insanların özelliklerini gözler önüne sermiştir.
3- Ne olursa olsun akıbet muttakilerindir.[3] (فَاصْبِرْ اِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقٖينَ)
Günümüz insanlığının ve hatta tüm beşeriyetin İmam Hüseyin’in (a.s) bu sözlerinden alması gereken mesaj ve netice şudur:
1- Ne olursak olalım, kim olursak, ister peygamber olalım ister normal bir insan, ister zengin olalım ister fakir, ister sarayda yaşayalım ister bir odalı dairede ve ister ağa olalım ister paşa sonuçta öleceğiz ve bütün yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan dolayı hesaba çekileceğiz. Allah’ın huzurunda bizlerin konuşmasına bile gerek kalmadan bütün azalarımız Allah karşısında hesap verecektir. Kim olursak olalım…
2- Hayatımız boyunca alacağımız her türlü kararda, yapacağımız her türlü seçimde ve yer alacağımız her safta kısacası her türlü konuda hangi tarafta ve hangi yerde yer aldığımıza ve taraf olduğumuz safta kimlerle birlikte olduğumuza ve yol aldığımıza dikkat etmeliyiz. İyiler ve takva sahiplerinin veyahut mazlumların ve mustazafların mı yanındayız? Yoksa zalimlerin mi (büyük şeytan Amerika ve işgalci İsrail rejimi gibi) yanındayız? Söylemlerimiz ve konuşmalarımız Takva sahiplerinin söz ve konuşmaları ile mi yoksa zalim, bilinçten, takvadan, marifetten uzak kandırılmış ya da kullanılan kukla insanların[4] söz ve konuşmalarıyla uyuşuyor? Amellerimiz kimin amelleri ile uyuşuyor? Hüseynilerle mi yoksa Yezit ve Şimrlerle mi? Kısacası ya İmam Hüseyin (a.s), İmam Mehdi’nin (a.s) ve onu hakkıyla bekleyenlerin yanında olacaksın ya da İmam Hüseyin’e (a.s) İmam Mehdi’ye (a.s) savaş açanlarla…
3- Ne olursak olalım, kim olursak olalım, biz istesek de istemesek de, biz yardım etsek de etmesek de Allah nurunu tamamlayacaktır ve akıbet iyilerin, takva sahiplerinin ve beşeriyete hizmet edenlerin olacaktır. Biz bir şeyler yapsak ta yapmasak da? Engel olsak da olmasak da.
Aslında sözü uzatmaya hiç gerek yok herkes hakikati çok iyi biliyor, aynı İmam Hüseyin’in (a.s) ordusunun karşısında yer alanlar gibi, AMA maalsef onların İmam Hüseyin’in (a.s) safında yer almalarını engelleyen etkenler bugünde günümüz insanının hakikate yönelmesine engel olmaktadır.
Ya Rabbi Muhammed ve Al-i Muhammed’i kattığın her hayra ve güzelliği bizi de kat ve Muhammed ve Al-i Muhammed’i uzaklaştırdığın her kötülükten ve şerden bizleri de uzaklaştır.
Unutmayalım…
—————————————————————–
[1] “Ey Ebu Süfyan ailesinin yandaşları! Eğer dininiz yoksa ahiretten de korkmuyorsanız, en azından dünyanızda özgür insanlar olun!”
[2] “Ey insanlar! Soyumu söyleyin, ben kimim? Sonra kendinize gelin, nefsinizi kınayın. Bakın, beni öldürmeniz, hürmetimi gözetmemeniz size caiz midir? Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Ben, Peygamberinizin vasisi ve amcası oğlunun oğlu değil miyim? Ben, herkesten önce Allah’a iman eden ve Peygamber’in risaletini (peygamberliğini) tasdik eden kimsenin oğlu değil miyim? Seyyidu’ş-Şüheda Hamza, babamın amcası değil midir? Cafer-i Tayyar amcam değil midir?”
“Peygamber’in (s.a.a) benim ve kardeşim hakkındaki: “Bu ikisi cennet gençlerinin efendileridir” sözünü hiç duymadınız mı? Eğer sözümü tasdik ederseniz, bu söylediğim sözler bir gerçektir ve en küçük bir aykırılık yoktur. Allah’a andolsun ki, Allah Teâla’nın yalancıya gazab ettiğini ve uydurduğu sözün zararını kendisine çevirdiğini bildiğim günden beri yalan söylemiş değilim.”
“Eğer beni yalanlarsanız şimdi Müslümanların arasında Peygamber’in ashabından olan kimseler mevcuttur; bunu onlara soracak olursanız size söylerler. Cabir bin Abdullah Ensari, Ebu Said-i Hudri, Sehl bin Sa’d Saidi, Zeyd bin Erkam ve Enes b. Malik’e sorun, öğrenin; şüphesiz onların hepsi, Resulullah’ın benim ve kardeşimin (Hasan’ın) hakkında buyurduğu sözü duymuşlardır. Bu sözler sizi, beni öldürmenizden ve kanımı dökmekten alıkoymuyor mu?”
[3] Hud Suresi, 49. Ayet.
[4] Burada Avrupa’da Kur’an’a ve Hz. Resulü Ekrem’e yapılan saygısızlığı ve aynı şekilde Türkiye’de İmam Hasan’a yapılan saygısızlığı kınıyoruz.