Allah (c.c)!

O’ndan gayri hiçbir ilah yoktur. Ezeli ve ebedi hayat ile diridir. Tüm varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini kudret elinde bulunduran ancak O’dur. Ölümlü olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde, bilinen veya bilinmeyen tüm âlemlerde ne varsa tamamı O’nundur, O’nun mülkündendir, O’nun kabza-ı tasarrufundandır (iradesinde tutmak). O kullarının yaptıklarını, yapmadıklarını, yapacaklarını, yapmayacaklarını, yapabileceklerini, yapamayacaklarını, bildiklerini, bilmediklerini, bilemeyeceklerini, bilgi ve idrak dışında olanı, dünyalarını, ahiretlerini ve şüphesiz ki her şeyi bilendir. Vaad ettikleri hiçbir zaman Allah’ı yormaz. O, her şeyden münezzehtir.

 

Yukarıda yazdığım sıfatlar yüce Allah’a mahsustur. O’ndan bir şey talep edildiğinde O’nun sevdiğini vesile ederek dua ve istekte bulunmak duaların daha çabuk kabul olacağı ayet (Ahzab,33/56) ve hadislerle de bildirilmiştir. Bu vesile, Allah’ın elçisi Hz. Muhammed ve onun Ehlibeytidir. (Allah’ın selamı onlara olsun.)

 

Yaratıcıyı anlatmakta birçok deliller, birçok övgüler vardır. Ancak O’nu yazmakta ne kalemler yeter ne de kağıtlar. Sadece okuyucuların anlayacağı dilden kısa bir özet yazarak anlatmak istedim.

 

Bizleri yoktan var eden, kendisinden başka kulluk edilecek ilah olmayan yüce Rabbimizin şanı, es-Samed’dir. Yani herkes her şey ona muhtaçtır, O ise hiç kimseye, hiçbir şeye muhtaç değildir. O Aziz, biz ise aciz kullarız. Dua ettiğimizde aciz olan Aziz olandan istemesidir. Duanın hiçbir dili yoktur. Sesli, sessiz, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça veya Çince, vs… herhangi bir dille istenirse yüce Allah duyar ve o kulunun hayrına göre geri döner duanın cevabı.

 

Yüce Allah (c.c):

Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin.” (Furkan/77) buyurarak insana değer kattığını hatırlatmaktadır.

 

Allah’ı tanımayan veya O’na inanmayan biri öyle bir zaman gelir ki, O yüce Rabb-e elinde olmadan fıtri olarak sığınır ve yardımını diler, yalnız ondan yardım ister ve bekler.

 

Buna uygun bir örnek:

 

İki yüz kişilik bir uçak dolusu yolcu düşünelim. Sekiz bin metre yükseklikte uçuyor ve aniden arızalanan uçak düşme esnasında ve giderek yere yaklaşmakta, yolcular ise şokta kaçacak yer, tutunacak hiçbir şeyleri yok ve yardım isteyecek kimseler de yok. Kimisi duada, kimisi ise avazı çıktığı kadar bağırmakta…

 

Uçaktaki insanların istem dışı çığlıkları ve bağırmaları birinden yardım talep etmesidir. İşte o yardım talep edilen Allah’tır. Çünkü insanın fıtratında olan inançta biliniyor ki, Allah’tan başka hiç kimse ona yardım elini uzatmayacaktır. İşte o çığlık Allah’adır, O’ndan yardım talep etmektir.

 

İnsan “bittim” dediği yerde Allah “yettim” der. Bakara süresinin son ayetlerini dualarımıza katar:

 

Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Taşırken zorlanacağımız yükleri de bize taşıtma,” (Bakara/286) diye dua ederiz.

 

Kul, bütün gücünü, iradesini kullanarak tükendiğinde, Allah ona yardım eder. Kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar. Siz hiç gücünüzün bittiği yerde olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hâlâ gücünüz varsa, o bitinceye kadar koşmanızı, soluğunuzun tükendiği yerde hiç ummadığınız bir yerden yüzünüze kapı veya kapıların açılacağını hiç düşündünüz mü?

 

Şunu da unutmayalım ki: “Mazlumun duasından sakının, çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur.

 

Mevlânâ şöyle der:

 

“Ey can kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur, beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldırmaz.”

 

Bir başka ifadesiyle: “Gönül al, dost al, yoldaş al ama beddua alma…Mazlumun ahı dağları devirir, saltanatları bitirir.” Bu ve bunun gibi eğitici sözleri dikkate alarak davranmalı ve mazlumların hakkı gasp edilmemelidir. Öyle bir yerden öyle bir dert, sıkıntı zuhur olur ki, onu bertaraf edecek olan sadece ve sadece yine Allah olacaktır. Allah’a sığınmalı ve ondan yardım talep edilmelidir. O’nun emirleri bizlerin hayatında yaşam şiarı olmalı ve sakının dediği şeyden sakınılmalı, helali-haramı bilmeli. Nasıl ki parmağımıza bir dikenin battığında duyduğumuz acının kendisini görmemiz imkânsız olup ağrısını duyabiliyorsak, Allah’ın yarattığı ayetleri görürüz ama yaratanı (Allah’ı) göremeyiz. Bunu düşünerek mazlumun bedduası sonucu gelen sıkıntıları göremeyiz ama çok acı yaşarız.

 

Bu günler de bütün insanlık, gözle görülmeyen küçük bir bakteriye (corona virüs) yenik düşmüş ve bu küçük düşmandan, çaresi olmayan hastalıktan yüce Allah’a sığınılmış, tek ondan yardım talep edilmektedir.

 

Duamız şöyle olmalı:

 

“Ey her belayı def eden, ey her hastalığa şifa gönderen tabib; Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyti (a.s) hürmetine, kullarına bu hastalığın ilacının ilmini nasip (ilham) et ve bizleri bu beladan kurtar.”

 

Musa Dedi

İletişim