Soru: Geçimsizliğin nedenleri nelerdir? Neden birçok aile yuvası samimiyet ve muhabbet üzere kurulduğu hâlde çok geçmeden eşler arasında geçimsizlikler ortaya çıkıyor? Niçin evlenen bazı fertler mutsuz oluyor veyahut çabucak boşanıyorlar?
İçinde yaşadığımız şu asırda, birçok aile yuvaları samimiyet ve muhabbetle kurulduğu hâlde çok geçmeden eşler arasında geçimsizlikler, huzursuzluklar baş göstermede, yuvada sevgi ve muhabbet bağlarını gevşeterek, birbirlerine düşman olmakta, ayrılmak için mahkeme kapılarını aşındırmaktadırlar.
Niçin evlenen bazı fertler mutsuz oluyor veyahut çabucak boşanıyorlar? Bunun sebebini kısaca izah edelim.
Günümüzde birçok kimseler, maneviyattan ziyade, daha çok maddileşmiş, dini duygulara, İslâmî esaslara önem vermeyip, dinî, ahlâkî, bilgi ve terbiyeden uzaklaşmış olduklarından, birçok aile yuvalarında kadın ve erkeği birbirine bağlayan etkenler genellikle gelir, menfaat, servet ve makam gibi geçici şeyler olmaya başlamıştır. Kalbinde Allah korkusu, ahiret kaygısı olmayan kadın ve erkek, bencilleşen duygularıyla hareket ederek ayrılma ve boşanmayı düşünüyor.
İşte maddî bağlarla örülen yuvalar, (sadece maddi bağlar göz önünde bulundurulduğundan bu bağların birinin kopması durumunda) er geç dağılmaya maruz kalıyor.
Hâlbuki aile yuvası, sevgi ve saygı bağlarıyla örülür.
Bu bağın devamı ise, aile yuvasının iki kutbu ve bu kutsal müesseseyi destekleyen iki direk olan karı koca arasında, bu yuvayı ebediyen yaşatmak kastı ve bunun tek dayanağı olan çiftler arasında derin sevgi ve saygı ile Allah’ın, Peygamber ve imamlarımızın emirlerine hakkıyla riayet ederek ömür sürmek ve yuvanın mutluluğunu bozan şeylerden sakınarak hareket etmeleri ile mümkündür.
1- Evlenmenin aceleye gelerek kadın ve erkeğin, işin ilk başında birbirlerini iyice araştırmadan yuva kurmalarıdır. Erkek ve kadının birbirini tanımadan, anlamadan, iyice sorup soruşturmadan, aceleyle evlenmeleri zararlı olabilir. Aceleyle yapılan evlilik örümcek ağına benzer, bunların örülmesiyle dağılması bir olur. Yuvayı oluşturan iki temel rükün birbirini anlamamış, tanımamışsa yuva yıkılır, samimiyet nefrete, aşk kine bürünür.
2- Kadın ve erkek Rablerine karşı borçlu oldukları gibi, ibadet vazifelerini vaktinde yaparak Cenab-ı Hakk’a şükürde bulunmakla yuvalarında bir huzur ortamı oluşturmaları gerekir, aksi takdirde, yuvayı mutsuzluk bürür. Şöyle ki, erkek, mümin ve dinine bağlı, kadın ise dinî ve ibadî vazifeleri hafife alır ve kocasının tembih ve nasihatlerini dinlemezse veya bunun tam tersi olursa, sevgi ve muhabbet duyguları sönerek geçimsizlik ve huzursuzluğa sebep olmuş olur. Namaz olmayan evde mutluluk, birlik, birbirini anlamak, bereket, muhabbet olmaz.
3- Kadın ile erkeğin, birbirlerinin cinsi zevk ve arzularını dindirmemesi, bu yolda birbirini ihmal etmesi de yuvada birçok tatsızlıklar, huzursuzluklar meydana getirir. Sevgi ve muhabbet bağlarını gevşeterek kadın ve erkeği birbirinden soğutur. Birçok boşanmaların bu sebepten olduğu ispatlanmış bir gerçektir.
4- Kadının kültür seviyesinin yüksek oluşu veya zengin oluşu sebebiyle erkeğine karşı kibir ve gururla büyüklük taslaması, tahsilinden, malının mülkünün çokluğundan bahsetmesi erkeğini rahatsız eder, kalbini kırar, sonunda geçimsizliğe ve huzursuzluğa belki de boşanmaya bile sebep olabilir.
5- Birçok ailelerde, huzursuzluğun meydana gelmesi, erkeğin yuvadan soğuyarak evden kaçması, harama kayması veya birlik bağını koparması, kadının idaresizliği, kocasına karşı hürmetsiz ve saygısız hareketi, kötü muamele, donuk ve asık çehre ile yüzünü buruşturması, keskin kılıç gibi dili ile boş yere çene çalması, onu incitmesi gibi sebeplerden doğmaktadır.
6- İmansız ve sabırsız fertlerin oluşturmuş olduğu ailelerde, sefalet ve geçim darlığı mutsuzluğa sebep olur. Bu durumda eşlerin ilahi rıza doğrultusunda kanaate önem vermesi bu mutsuzluğun önüne geçmek için tavsiye edilen bir yoldur.
7- Kadın gerek evinde ve gerekse ev dışında edep, hayâ kaidelerine, tesettür esaslarına riayet etmez, açık saçık, yarı çıplak dışarı çıkar, namahremden sakınmaz, tavır ve hareketinde hafiflik gösterirse, imanlı ve takvalı veyahut ta namuslu olan kocasını üzer ve yuvada huzursuzluğa sebep olur. Aynı şekilde tüm bunlar erkek için de geçerlidir.[1]
8- Ailede, kadın ve erkeğin birbirlerini küçük düşürecek tavır ve hareketleri mutsuzluğa ve geçimsizliğe sebep olur.
9- Bazı erkekler sevgi ve muhabbetle yuva oluşturduğu hâlde kalplerinde Allah korkusu, ahiret inancı, aile sorumluluğu olmadığından şeytanın kulu, nefsinin esiri, heva ve hevesinin kurbanı olup dinimizce uygun görülmeyen yerlere giderek gününü gün etmesi yuvada huzursuzluğa sebep olur.
10- Ayrılığa kadar süren aile ocağının soğumasının sebeplerinden birisi de eşlerin evlilik öncesi, hayalî ve kavuşulması güç arzuları taşımalarıdır. Evlenince bu arzuların gerçekleşmediğini gören eşler, birbirlerine olan sevgilerini yitirir ve böylece bu mukaddes yuva yıkılmaya maruz kalır. Konuyla ilgili bir hikâyeye dikkat ediniz:
Daha kayıtlı olduğu okuldan mezun olmamıştı. Gençti, içi dolu birisiydi. Güzel vücudu bir yılda solmuş; sonbahar yapraklarını andıran kuru, sapsarı bir renge bürünmüştü. Sanki, dilinde söylemek isteyip de söyleyemediği cümleler birikmişti. Akıl hastanesine getirildiği ilk gün bile, bu hâlini bozmamıştı. Üzerinde çalışan doktorlar, uyguladıkları en iyi metotlarla dahi, zavallı kızı eski hâline döndürememişlerdi. Ne gülebiliyor, ne de birkaç yıl önceki hayallerinin pişmanlığını dile getirebiliyordu.
Her gün bilinçsizce odasından çıkıp belki aynı, belki de farklı sebeplerden aklını yitirmiş bir grup kadın hastanın yanına varıyor, her zaman olduğu gibi değiştirmeksizin; “Dün gece köşkümüzde güzeller güzeli bir çocuk doğurdum.” diyordu. Zavallı deliler bile bu söze bir anlam veremiyorlardı.
O, bu sözü defalarca tekrarlamıştı belki. Ama, kendi bile ne söylediğinin farkında değildi. Bir ara yine aynı hastaların yanına varıp, anlamsızca sözler söyledi: “Dün gece özel uçağıma binip kuzeye doğru açıldım. Kocamla da son model arabamıza atlayıp başkenti şöyle bir dolaştık.” gibisinden…
Ne var ki zavallı kızı doktorundan başka kimse anlamıyordu. Evet, artık o bir deliydi, hem de bir hiç uğruna kurban gitmiş sayısızca deliler arasından bir deli… Anlamsızca sözlerini büyük bir ciddiyetle, sanki yaşıyormuş gibi anlatmaya devam ediyordu.
Nihayet doktoru işi fark etmişti. Kızı tedavi yöntemiyle eski hâline getiremeyeceğini biliyordu. Bu yüzden, hakkında bilgi toplamak için onun kız arkadaşlarını hastaneye çağırdı. Psikolog doktorun amacı zihnindeki soruları cevaplamak, zavallı kızın neden bu hâllere düştüğünü öğrenmekti.
Bir müddet sonra kız öğrenciler, doktoru görmeye gelmişlerdi. Kısa bir görüşmeden sonra doktor konuyu açmıştı: “Herhâlde hepiniz Dilek’in macerasını biliyorsunuzdur. Zavallı kız şimdi tamamen aklını yitirmiş durumda… Sizlerden isteğim buna sebep olan olayları bildiğiniz kadarıyla anlatmanızdır. Lütfen beni bu konuda biraz aydınlatın. Zira, gelecek neslin de Dilek gibi yok olmasına, onun gibi bir zavallı olarak kalmasına göz yummak Allah katında da hoş değildir…”
Kızlardan biri ayağa kalkarak cevap verdi: “Dilek benim sınıf arkadaşımdır. Sınıfta onunla aynı sırayı paylaşıyorduk. En yakın dostlarından olduğumdan bazen bana açılır; içinde ne derdi varsa bana dökerdi. Bir keresinde evlilik mevzusu gündeme gelmişti. Dilek; ‘Kocamın zengin, yakışıklı biri olmasını isterim.’ diyordu. ‘Çocuklarımız, dayalı döşeli bir köşk, altımızda lüks mü lüks bir araba’ ve daha nice şeyler…” Dilek hep bunların hayaliyle yaşar olmuştu. Onlardan başkasını bir türlü kabullenemiyordu. Ama kadere bakınız ki, ona çirkin bir koca nasip oldu. Ne köşk, ne de araba sahibi olabilmişti. Hatta, zavallı Dilek kısır çıktığından hayallerini ettiği çocuklardan bile mahrum kalmıştı.
İşte efendim, zavallı Dilek’in macerası bu… Çirkin koca, evsizlik, çocuklarının olmayışı, derken ailevi sorunlara göğüs geremeyişi, ne yazık ki Dilek’i büyük bir bunalımın eşiğine getirmişti. Sonrasını da siz daha iyi biliyorsunuz…[2]
Evinizin Huzuru İçin Neler Yapardınız?
Maalesef ailelerde yaşanan sorunların birçoğu kadın ve erkeklerin birbirini yeterince tanımamasından kaynaklanıyor. Karşınızdaki kişiyi seviyorsunuz ama onun nasıl düşündüğünü, nasıl konuştuğunu, işlerini nasıl yürüttüğünü, nelere önem verdiğini ve kalbini açan anahtarların nerede olduğunu bilmiyorsunuz. Bu sevgi size acı çektirecektir, zira her an onu rencide edebilirsiniz, her an onun üzülmesine sebep olan bir davranışta bulunabiliriniz ve ona hayal kırıklığı hissini yaşatabilirsiniz.
Erkekler, kadınların hakkında kadınlar da erkeklerin hakkında bilinçlenmelidirler.[3] Bu o kadar da zor değil.
Artık geç, demeyin, birbirinizi çok yıpratmış olabilirsiniz, çok kırılmış olabilirsiniz, içinizdeki sevgi adındaki duyguyu, yabancı bir duygu olarak görebilirsiniz ama geride kalan günlerinizi düşünün. Bu günlerde, ilk günler gibi cennetteymiş gibi olmak istemez misiniz? Tekrar başınızın dönmesini, mutluluğun sarhoşluğunda boğulup gitmek istemez misiniz? Onun gözlerinin içine baktığınızda, her şeyi unutup annesinin kucağındaki bir bebek gibi rahatlamak istemez misiniz? Bunlar hayal değil. Hayatınızı değiştirmek sizin elinizde, başlayın, deneyin, olmazsa yine alıştığınız bu cehenneme geri dönersiniz.
“Ben tek başıma ne yapabilirim” demeyin, “ben elimden geleni yaptım ama olmadı” demeyin, onun da sizinle birlikte kitap okumasını yada davranışlarını düzeltmesini beklemeyin, siz başlayın, yalnız başınıza ve kendiniz için, kimsenin değişmesini beklemeyin, yalnızca kendinize odaklanın ve bir bir yanlışlarınızı bulup yok etmeye çalışın. Eşinizle ilgili yaşadığınız birçok sorunun aslında sadece yanlış bilgilerden kaynaklandığını fark edeceksiniz, bu işinizi çok kolaylaştırsa da hayatınızda yaratmanız gereken büyük değişiklikler sizi çok zorlayacaktır ama attığınız her adımın olumlu etkilerini gördükçe güç kazanacaksınız ve yeni adımlar atmak için hırslanacaksınız.
Siz başarabilirsiniz, yeter ki deneyin.
“Bu kadar konuşmak yeter artık, esas meseleye gel de ne yapmalıyız, onu söyle” diyorsanız size birkaç küçük tavsiye sunmak istiyorum. Bu tavsiyeler yalnızca evini tekrar cennet yapmak isteyen bütün erkek ve kadınları ilgilendiriyor. Bu yüzden, sadece evini ve eşini gerçekten seven eş ve hanımlar bu tavsiyeleri ciddiye alsın.
Eşiniz sizi seviyor ve sizden saygı görmüyorsa, bu sevgiyi asla size göstermeyecektir. Sevgisini kalbine gömecektir, öyle ki ucunu bile göremeyeceksiniz.
“Saygısızlık yapıp da ne yaptım” diyenler için söylüyoruz, emin olun ki büyük bir yanlışın içinde olabilirsiniz. Onun anladığı saygı diliyle sizin gösterdiğiniz saygı çok farklı olabilir, dolayısıyla sizin gösterdiğiniz saygıları algılamayabilir.
2- Her daim yanında olduğunuzu hissettirin:
Sizinle konuşmak istediğinde yanında olun ve onu dinleyin, dinleyin ve onu anladığınızı ona hissettirin, hayatın zorluklarında yanında olun ve destek olun.
3- Dünya hırsından uzak durun:
Çok lüks bir yaşantınız olmayabilir, ama sizin için mutlu olmak çok pahalı bir hayattan daha değerliyse mevcut kazançla kıt kanat geçiniyor olsanız bile şikayet etmez ve yanında sizin gibi bir eş gören eşinizi sevindirirsiniz. Aslına bakarsanız sürekli şikayet etmek size hiçbir şey kazandırmıyor ve belki de her gün hayatınızı biraz daha zorlaştırıyor, dolayısıyla şikayet etmeden de çok mutlu bir hayata sahip olabilirsiniz.
4- Yanlışlarınızı birbirinizin yüzüne söylemeyin:
Herkesin mutlaka bir takım artıları olduğu gibi bir takım da eksileri vardır, hiç kimse mükemmel değildir, hatta birçok insanın hayran olduğu başarılı insanların hayatına girdiğimizde bile bazı eksiklikler görebiliriz. Sizin eşiniz de mükemmel değildir, siz de mükemmel değilsiniz. Öyleyse neden kendinizi ve onu mutsuz ederek eksikliklerini yüzüne söylüyorsunuz?
Bunu, kendisine alışkanlık edinen eşler, adeta birbirinin en ufak bir hatasını kollarmışçasına birbirlerinin hareketlerine dikkat ediyorlar. Eşinin hatasını yüzüne söylemek için fırsat kollayan eşler her daim yalnızdırlar ve eşlerinden görmek istedikleri sevgiyi göremezler.
İnsan eşinin, yanlışlarını düzeltmelidir elbet ama bunu gerçekten istiyorsanız, bunun için güzel yöntemler bulmalısınız; onu kırmadan incitmeden ve aile yuvasındaki mutluluğa zarar vermeden.[4]
5- Sorumluluklarınızı yerine getirin
Ve…..
Bütün eşlerin bilinçlenip mutluluklar dolusu bir yuva kurması ve hayat sürmesi umuduyla.
Not: Bu konuda daha detaylı bilgi için sitemizde paylaştığımız şu sorunun cevabını okuyunuz:
Erkeğin Kadın Üzerindeki Hakları
Kadının Erkek Üzerindeki Hakları
Eşlerin Birbirleri Üzerindeki Ortak Hakları
Daha fazla bilgi için lütfen şu kaynaklara müracaat ediniz:
- Kur’an-ı Kerim
- Mehdi Aksu; İslam’da Evlilik ve Cinsel Sorunlar.
- Rıza Ramazani; İslam’da Aile Hukuku ve Ahlakı.
- Üstad Hüseyin Ensariyan, İslam’da Aile Düzeni.
- Mizanu’l Hikme.
- Kadın ve Aile; http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/kadin_ve_aile/index.htm
- İslam’da Ailenin Makamı; http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/Islamda_Ailenin_Makami/Islamda_Ailenin_Makami.htm
- Ayetullah Hamanei ile Evlilik Üzerine; http://www.ehlibeytalimleri.com/ayetullah-hamanei-ile-evlilik-uzerine_d11972.html
- Aileyi Sarsan Etkenler; http://www.ehlibeytalimleri.com/aileyi-sarsan-etkenler_d8646.html
- Soru: Ortak yaşamda önemli olan şeyler nelerdir?; https://www.sistani.org/turkish/qa/search/1206322/
- İmam Humeyni, Kadının Konumu; http://islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/imam-humeyni-kadinin-konumu/index.htm
————————————————————
[1] Bu konuda daha detaylı bilgi için sitemizdeki Kadın ve Aile kısmını mütalaa edebilirsiniz.
[2] Bu hikâye, gerçek bir yaşamdan alınmış olup, hikâyede adı geçen Dilek, hayatının sonuna kadar yaşamını akıl hastanesinde sürdürmüştür.
[3] Bu konuda daha detaylı bilgi için grubumuzda paylaştığımız şu sorunun cevabını okuyunuz: Eşlerin birbirlerine karşı ortak görev vazifeleri nelerdir?
[4] Zehranet: Evinizin Huzuru İçin Neler Yapardınız?, Ebuzer Turan.