Şia hadislerinde bugün için “Eydullahi’l Ekber” (en büyük bayram), Muhammed (s.a.a) Ehlibeyt’inin (a.s) Bayramı ve en üstün bayram gibi tabirler kullanılmıştır.

 

Gadir Hum Bayramı; Ehlibeyt dostları ve Şiaların Zilhicce ayının 18’inde kutladıkları büyük İslami bayramlardan biridir. Bugün Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ilahi emir gereği Hz. Ali’yi (a.s) hilafet ve imamet makamına atamıştır. Bu olay, hicretin onuncu yılında, Zilhicce ayının on sekizinde Veda Haccı’nda Gadir-i Hum denen yerde gerçekleşmiştir.

 

Şialar bugünde, dünya genelinde çeşitli kutlama ve şenlikler düzenlemektedir.

 

Gadir Vakıası

 

Rivayetlerin naklettiğine göre, Hazreti Peygamber (s.a.a) hicretin onuncu yılında Zilkade ayının 24 veya 25’inde hac ibadetlerini yerine getirmek için, Medine’den Mekke’ye doğru yola koyuldu. Allah Resulü’nün (s.a.a) bu haccına “Veda Haccı”, “Hiccetü’l İslam” ve “Hiccetü’l Baliğe” de denmektedir. Hac ibadetleri bittikten sonra Müslümanlar Mekke’yi terk ederek, Medine’ye doğru yola koyuldular. Müslümanlar, Zilhicce ayının 18’inde Gadir Hum denen yere vardılar. Şam, Mısır ve Irak hacıları topluluktan ayrılmadan önce, Cebrail (a.s) tebliğ ayetini Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil etti ve Allah tarafından Hz. Ali’yi (a.s) kendisinden sonra insanlara veli ve vasi olarak tayin etmesini emretti.

 

Bu ayet nazil olduktan sonra, Hz. Peygamber (s.a.a) hacıların kervanına durma emrini verdi. Sonra önde gidenlerin ve geride kalanların Gadir-i Hum denen yere ulaşmalarını istedi. Sonra Hz. Resulullah (s.a.a) insanların görmesi için, Hz. Ali’nin (a.s) elini havaya kaldırarak, şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Ben sizlere sizlerden daha çok velayet (ve yönetici) hakkına sahip değil miyim?” İnsanlar hep birden şöyle dediler: “Evet, ey Resulullah!” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah benim mevlamdır ve ben de müminlerin mevlasıyım. Ben onlara kendi nefislerinden daha evla ve layık kimseyim.” Daha sonra da emin olmak ve yanlıştan kaçmak için şu cümleyi üç defa tekrarladı: “Ben kimin mevlasıysam, bu Ali de onun mevlasıdır.” Peygamber (s.a.a) daha sonra şöyle dua etti: “Allahım! Ali’nin velayetini kabul eden ve onu seven kimseyi sen de sev. Ali’ye düşmanlık eden kimseye sen de düşmanlık et. Allah’ım! Ali’nin yardımcılarına yardım et; Ali’nin düşmanlarını hor ve hakir kıl ve Ali’yi hakkın merkezi kıl.” Daha sonra oradakilere: “Burada bulunanlar, bu mesajı diğerlerine ulaştırın” diye emirde bulundu.

 

Tebliğ Ayetinin Nüzulü

 

Müslümanlar, Zilhicce ayının 18’inde Gadir-i Hum denen yere vardılar. Şam, Mısır ve Irak hacıları topluluktan ayrılmadan önce, Cebrail (a.s) tebliğ ayetini Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil etti ve Allah tarafından Hz. Ali’yi (a.s) kendisinden sonra insanlara veli ve vasi olarak tanıtması emrini verdi.

 

Bu ayet nazil olduktan sonra, Hz. Peygamber (s.a.a) hacılar kervanına durmalarını emretti. Sonra önde gidenlerin geri dönmelerini ve geride kalanların da bir an önce “Gadir-i Hum” denen yere ulaşmalarını istedi.[1]

 

 

Peygamber Efendimizin Hutbesi

 

Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) öğlen namazını kıldıktan sonra “Gadir Hutbesi” diye meşhur olan bir hutbe okudu. Hutbede şunlara değindi: “Hamd ve övgüler Allah’a mahsustur. Rahatlık ve sıkıntı halinde, şiddet ve rahatlık halinde, zorluk ve huzur halinde O’na şükrediyorum. Meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O’nun emrini dinliyor ve sadece O’na itaat ediyorum… Her şeyden haberdar olan yüce Allah yakında (O’na doğru) davet edileceğimi ve benim de (O’nun davetine) icabet edeceğimi bildirdi… Ben sizden önce (Kevser) havuzunun başında hazır olacağım ve sizler orada benim yanımda hazır olduğunuzda, “Sıgl-ı Ekber” (daha büyük değerli) olan Allah’ın kitabı ve “Sıgl-ı Asgar” (daha küçük değerli) olan İtretim/Ehlibeytime nasıl davrandığınıza bakınız… diyeceğim.”

 

Sonra Hz. Resulullah (s.a.a) insanların görmesi için Hz. Ali’nin (a.s) elini havaya kaldırarak, şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Ben sizlere sizlerden daha çok velayet (ve yönetici) hakkına sahip değil miyim?” İnsanlar hep birden şöyle dediler: “Evet ey Allah’ın Resulü!” Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah benim mevlamdır ve ben de müminlerin mevlasıyım. Ben onlara kendi nefislerinden daha öncelikli kimseyim.” Daha sonra da emin olmak ve yanlıştan kaçınmak için şu cümleyi üç defa tekrarladı: “Ben kimin mevlasıysam, bu Ali de onun mevlasıdır.” Hz. Peygamber (s.a.a) daha sonra şöyle dua etti: “Allah’ım! Ali’nin velayetini kabul eden ve onu seven kişiyi sen de sev. Ali’ye düşmanlık eden kimseye sen de düşmanlık et. Allah’ım! Ali’nin yardımcılarına yardım et. Ali’nin düşmanlarını hor ve hakir kıl ve Ali’yi hakkın merkezi kıl.” Daha sonra oradakilere: “Bu mesajı burada olmayanlara ulaştırın” diye buyurdu.

 

İkmal Ayetinin Nüzulü

 

Henüz kalabalık dağılmamışken Cebrail (a.s) yeniden nazil oldu ve Allah tarafından Maide suresinin üçüncü ayetini nazil etti. Bu ayete “İkmal Ayeti” denir. Ayetin bir yerinde şöyle geçmektedir:

 

“Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim; üzerinize olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”[2]

 

 

İmam Ali’nin (a.s) Tebrik Edilmesi

 

Bu esnada insanlar Hz. Ali’yi (a.s) tebrik ettiler. Örneğin öteki sahabelerden daha önce Hz. Ali’yi (a.s) tebrik edenler arasında Ebu Bekir ve Ömer bulunmaktaydı. Ömer, defalarca Müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) şöyle demiştir: “Ne mutlu sana ey Ebu Talib’in oğlu! Benim ve her erkek ve kadının mevlası (emiri) oldun.”[3]

 

Hz. Peygamber Efendimiz de (s.a.a) Hz. Ali (a.s) için bir çadırın kurulmasını ve insanların grup grup Hz. Ali’nin (a.s) yanına giderek, “Müminlerin Emiri” unvanı ile ona selam vermelerini emretti. Tüm insanlar ve hatta Resulullah (s.a.a) ve Müslümanların eşleri bile, Hz. Peygamberin (s.a.a) emrini yerine getirdiler.[4]

 

 

Vakıa’da Bulunanların Sayısı

 

Gadir-i Hum’da bulunanların sayısı hakkında fikir ayrılıkları vardır. Orada bulunanların sayısının 10 bin,[5] 12 bin,[6] 17 bin,[7] ve 70 bin[8] olduğu rivayet edilmiştir.

 

Gadir-i Hum atmosferinin, insanları alacak kapasitesi ve hicretin onuncu yılındaki Medine halkının sayısı ve ayrıca Veda Haccı sırasındaki Mekke’nin nüfusunu göz önünde bulundurduğumuzda, on bin sayısını kabul etmek daha uygun olacaktır.[9]

 

 

Gadir Hum Hadisesini Rivayet Edenler

 

Gadir Hadisi, Şia ve Sünni kaynaklarda rivayet edilmiştir. Hadisin “Men kuntu Mevlahu Fehaza Aliyyun Mevlahu” (Ben kimin Mevla ve önderi isem, Ali de onun Mevla ve önderidir) gibi kısımları tevatür haddindedir.[10] Bu hadisi çok sayıda sahabe ve tabiin nakletmiştir.

 

Gadir Hadisini nakledenlerin sayısı oldukça çoktur. Örnek olarak:

 

Ehlibeyt’in (a.s) kendisi, yani Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s).

 

Sonra Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.a) 110 sahabesi bu hadisi nakletmişlerdir. Örneğin: Ömer b. Hattab,[11] Osman b. Affan,[12] Ayşe binti Ebu Bekir,[13] Salman-ı Farisi,[14] Ebuzer-i Gaffari,[15] Zübeyr b. Avam,[16] Cabir b. Abdullah Ensari,[17] Abbas b. Abdul Müttalib,[18] Ebu Hureyre,[19]… Bu isimlerin hepsi Gadir-i Hum’da bulunmuş ve Gadir hadisini vasıtasız olarak nakletmişlerdir.

 

Aynı şekilde “Gadir Hadisini” Tabiinden 83 kişi nakletmiştir. Örneğin: Esbag b. Nebate ve (Emevi halifelerinden) Ömer b. Abdülaziz. Tabiinlerden sonra, ikinci asırdan on dördüncü asra kadar yaşamış olan Ehlisünnet ulemasından 360 kişi “Gadir hadisini” nakletmiştir. Örneğin: Şafiilerin İmamı, İmam Şafii, Hanbelilerin imamı, İmam Hanbel, (Ehlisünnet’in 6 hadis kitabından birinin yazarı) Ahmed b. Şuayb Nesai, İbn-i Meğazili, Ahmed b. Abdullah, Ahmed b. Abdurabbih…

 

Şia muhaddis ve âlimleri arasında da çok sayıda kişi “Gadir hadisini” farklı kitaplarda nakletmişlerdir. Örneğin: Şeyh Kuleyni, Şeyh Saduk, Şeyh Mufid, Seyyid Murtaza…

 

Gadir hadisini bir grup “hasen hadis”, bir grup ise “sahih hadis” olarak bilmektedir. Aynı şekilde tüm Şia muhaddisleri ve bazı Ehlisünnet büyükleri “Gadir hadisini” mütevatir hadislerden bilmektedirler.

 

Gadir Hakkında Nazil Olan Ayetler

 

 

Şia[20] ve Sünni[21] müfessirlerin görüşüne göre, Kur’an-ı Kerim’deki birkaç ayet Gadir-i Hum macerasını ve Veda Haccını anlatmaktadır:

 

“İkmal ayeti” diye meşhur olan Maide suresinin 3. ayeti: “Bugün, dininizi kemale erdirdim; üzerinize olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”

 

“Tebliğ ayeti” diye meşhur olan Maide suresinin 67. ayeti: “Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun.”

 

Mearic suresinin 1 ve 2. ayetleri: “İstekte bulunan biri, (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi. Kâfirler için olan bu (azabı) geri çevirecek yoktur.”

 

Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) velayetini insanlara ilan ettikten sonra, “Numan b. Haris-i Fahri” diye birisi efendimizin yanına gelerek itirazda bulundu ve şöyle dedi: “Bizlere tevhit ve peygamberliğini, cihat, hac, oruç, namaz ve zekâtı emrettin. Bizler de kabul ettik. Ancak bununla yetinmeyip, bu genci atadın ve onu velimiz yaptın. Acaba bu velayet ilanı kendi tarafından mıydı, yoksa Allah tarafından mı?” Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) efendimiz bu işin Allah tarafından olduğunu açıkladıktan sonra, adam inkâr ederken “bu hükmün Allah tarafından olması durumunda gökten başına bir taşın düşmesini” istedi. Bu esnada gökten bir taş başına düştü ve orada can verdi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.[22]

 

 

Hadislerde Gadir Bayramı 

 

Ehlisünnet kaynaklarında rivayet edildiğine göre, her kim Zilhicce ayının on sekizinde (Gadir-i Hum günü) oruç tutarsa, orucunun sevabı altı aylık oruca bedeldir. İşte bugün, Gadir-i Hum günüdür.[23] Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Gadir-i Hum günü, ümmetimin en önemli bayramlarından biridir. O gün yüce Allah, kardeşim Ali b. Ebu Talib’i benden sonra insanların hidayet olması için, ümmetimin sancaktarı olarak tayin etmemi emretti. İşte o gün Allah-u Teâlâ, dinini ikmal etti; nimetini ümmetime tamamladı ve İslam’ı onlar için beğendi.”[24] Aynı şekilde İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gadir-i Hum günü büyük bir bayramdır. Allah, bugünü bayram saymayan ve azametini bilmeyen hiçbir peygamberi görevlendirmemiştir. Bugünün adı göklerde ahit ve sözleşme günü; yerde ise, sağlam anlaşma ve herkesin hazır olduğu gündür.”[25]

 

Yine İmam Cafer-i Sadık (a.s) “Gadir bayramını Müslümanların en azametli ve şerefli bayramı bilmekte; onun her saatinde Allah’a şükredilmeli; insanlar, karşılığı altmış yıllık oruç sevabı olan şükür orucu tutmalıdır” diye buyurmaktadır.[26]

 

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gadir günü, gök ehline yer ehlinden daha meşhurdur… Eğer insanlar bugünün kıymetini bilecek olsalardı, hiç kuşkusuz melekler her gün onlarla on defa musafaha (tokalaşma, selamlaşma) ederdi.”[27]

 

————————————————————————————————

[1] Nesai, s. 25.

[2] Maide Suresi, 3. Ayet.

[3] Ahmed b. Hambel, c. 4, s. 281; Müfid, s. 94.

[4] Müfid, c. 1, s. 176; Kummi, c. 1, s. 268; Emini, c. 1, s. 9–30.

[5] Ayyaşi, c. 1, s. 332.

[6] Ayyaşi, c. 1, s. 329.

[7] Şueyri, s. 10.

[8] Tabersi, İhticac, c. 1, s. 56.

[9] Seyyid Celal İmam, Makale-i Berresi-i Te’dadı Cemiyet-i Hazır der Gadir.

[10] Mutahhari, s. 113–114.

[11] Muhib Taberi, c. 2, s. 161.

[12] İbn-i Meğazili, s. 27.

[13] İbn-i Ukde, s. 152.

[14] Hamuni Cuveyni, c. 1, s. 315.

[15] Hamuni Cuveyni, c. 1, s. 315.

[16] İbn-i Meğazili, s. 27.

[17]Muttaki Hindi, c. 6, s. 398.

[18] Cezeri Şafii, 3 ve 48.

[19] Muttaki Hindi, c. 6, s. 154.

[20] Tusi, Tibyan, c. 3, s. 436 ve 587; Tabersi, Mecmeu’l Beyan, c. 3, s. 274 ve 380; Tabatabai, c. 5, s. 193–194.

[21] Vahid-i Nişaburi, s. 126; Hâkim-i Hasakani, c. 1, s. 200 ve 249.

[22] Tabersi, c. 10, s. 530; Kurtubi, c. 19, s. 278; Sa’lebi, c. 10, s. 35.

[23]  Hatib-i Bağdadi, c. 8, s. 284.

[24] Saduk, Emali, s. 125.

[25] Hürr-ü Amuli, Vesailu’ş-Şia, c. 5, s. 224.

[26] Hürr-ü Amuli, Vesailu’ş-Şia, c. 10, s. 443.

[27] Tusi, c. 6, s. 24.

İletişim