Hukuk risalesi Peygamberimizin (s.a.a) torunu İmam Hüseyin’in (a.s) oğlu Ali bin Hüseyin Zeynu’l Abidin’e (a.s) aittir. İmam Zeynu’l Abidin (a.s) burada her insanın yaratanına, kendine ve diğer yaratılanlara karşı vazifelerini elli maddede ele almıştır. Başka bir tabirle Hukuk veya haklar risalesi unvanıyla İmam Seccad’dan (a.s) nakledilen bu uzun hadiste müminlerin kendisine ve başkalarına olan vazife ve görevi belirtilmiştir. Mümin bireyin ferdi ve toplumsal ilişkilerini ortaya koyan ahlaki bir ders kitabı konumundadır. Bu hadis en eski Ehlibeyt hadis kaynakları olan Tuhafu’l Ukul,[1] Hisal ve Men La Yahzuruhu’l Fakih,[2] kitaplarında nakledilmiştir.
Farklı dillere tercüme edilen bu değerli eser Türkçeye de kazandırılmış. İnce bir kitap olmasına rağmen uygulandığı taktirde insana hem dünya hem ahiret saadetini kazandıracak nadide bir eserdir. İmam Zeynu’l Abidin’in (a.s) insanlığa armağan ettiği paha biçilemez hazinelerden biridir.
Bu değerli eser her farklı şekillerde bazen sadece Türkçe olarak ve bazen de Arapça ve Türkçesi birlikte ve bazen de Türkçe, İngilizce ve Arapçasıyla birlikte hazırlanmıştır. Bazı kitaplarda kitaba İmam Zeynu’l Abidin’in (a.s) kısaca hayatına, kimliğine, ahlak ve ibadetine kısaca yer verilerek başlanmıştır.
İmam Allah’ın hakkından başlayarak, kişinin boynunda bulunan bütün hakları sıralamış, muhatabın alacaklarını değil borçlarını bildirmiştir. Bununla birlikte Allah hakkından sonra ilk hak olarak kişinin kendi haklarını hatırlatmıştır. Tabi bu haklarda insanın nefsini şımartmaya yönelik değil, bilakis kişinin saadet menziline ulaşması için kendisi hakkında riayet etmesi gereken haklara değinilmiştir. Yani bize yaratana ve yaratılanlara karşı vazifelerimizi hatırlatıyor.
Kitapta İslam’a ait birkaç mesele dışında bütün konular din ötesi evrensel, insani değerlere değinilmekte.
İnsanın kendi uzuvlarının hakkı, Anne, baba hakkı, kardeş, arkadaş hakkı, konuştuğun kişinin hakkı, komşu hakkı, alacaklı, verecekli hakkı, davalı, davacı hakkı, öğrenci, öğretmen hakkı, yöneten, yönetilen hakkı danışılan, danışan hakkı, eş hakkı… gibi bütün insanlığı ilgilendiren konular İlahi bir bakış açısıyla ele alınmıştır.
Bu eseri okurken sıradan bir insandan değil de İlahi kaynaktan beslenen bir pınardan olduğu hissediliyor.
İmam (a.s) şöyle buyuruyor:
“Allah seni esirgesin. (ey kardeşim) Bilmelisin ki üzerinde Allah’ın seni kuşatan hakları vardır. Her hareketin ve duruşunda, vardığın her yerde, kullandığın her uzvunda, faydalandığın her araç gereçte… Bu hakların bazısı bazısından büyüktür. En büyük hakkı ise kendi hakkı olarak sana farz kıldığıdır. İşte bütün hakların başı ve asıl dayanağı Allah hakkıdır ve diğer bütün haklar bu hakkın dalı budağı olarak ortaya çıkar…
İmam (a.s) anne, baba ve kardeş haklarında ise şöyle buyuruyor:
Annenin Hakkı: Annenin seni kimsenin bir başkasını taşıyamayacağı bir şekilde taşıdığını ve hiç kimsenin bir başkasını doyuramayacağı kalbinin meyveleri ile seni beslediğini bilmendir. Kuşkusuz o seni kulağı, gözü, eli, ayağı, saçı, teni ve tüm uzuvları ile korur; bundan dolayı da neşeli ve mutlu olur. Ta ki Allah (c.c) kudret eli ile seni ondan ayırıp gün yüzüne çıkarana kadar hamilelikte zorluklarına, acılarına, ağırlığına ve sıkıntılarına sağlığının bozulma tehlikesine rağmen tahammül etti. O seni yeryüzüne çıkaran, aç kalırken seni emziren, çıplakken seni giydiren, susuzken susuzluğunu gideren, kan-ter içerisinde sana gölgelik olan, senin için üzüntüsü ile feryat ve figan eden ve uykusuzca geceleyerek seni uyku ile dinlendirendir. Annenin karnı senin için bir mekân, kucağı sığınak, göğüsleri pınar ve vücudu bir barınaktır. Annen senin için dünyanın zorluklarına karşı (sıcağına) sana zarar gelmesin diye (serinliği için) göğüs gerer. Allah’ın (c.c) yardımı ve rızası olmaksızın güç yetirilemeyecek bu zorluklara katlanması karşısında annene şükranlarını sun.
Babanın Hakkı: Bil ki o asıldır ve sen onun bir dalısın! O olmasaydı sen olmazdın! Kendinde hoşuna giden her ne görürsen, bil ki üzerindeki bu nimetin aslı babandır! Allah’a (c.c) hamd et! Bundan kolayı şükret! Allah (c.c) dışında hiçbir güç yoktur.
Kardeşinin Hakkı: Bil ki o, senin uzattığın elin, sırtını dayadığın dayanağın, güvendiğin şeref ve izzetin, kendisinden güç aldığındır. Onu Allah’a (c.c) karşı işlenecek günahlarda kendine silah edinme. Allah’ın (c.c) hakkı ile zulüm için onu kendine dayanak etme. Kendine kötülüğü dokunduğunda onu bundan kurtarmak için, düşmanına karşı destek için, şeytanları ile arasında engel olmak için yardımını ondan esirgeme! Nasihatinden mahrum etme ve onun için Allah’a (c.c) yönel. Eğer tüm bunlardan sonra rabbinin yolunu tutar ve Allah’a (c.c) iyi bir şekilde yönelirse, bu onun için en hayırlı yoldur. Eğer bunu yapmaz ise, o halde sen Allah’a (c.c) yönel. Allah (c.c) senin için ondan daha lütufkârdır.
… Ne mutlu Allah’ı üzerine farz kıldığı hakları, yine O’nun inayet ve yardımıyla yerine getirmeye muvaffak olan kimselere! “
Ayten Tümay
———————————————————————————————————-
[1] Hasan b. Ali b. Hüseyin b. Şube Harrani’nin (h. 381) yazdığı bu kitapta, 50’nin üzerinde hak nakledilmiştir.
[2] Şeyh Saduk (h. 382)