İnsan Allah’ın yeryüzündeki en büyük eserlerinden ve yüce varlıklarındandır.

 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Andolsun, biz Ademoğlunu yücelttik, onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık ve yaratıklarımızın çoğundan üstün kıldık.[1]

 

Yine Kur’an’da şöyle buyurulmuştur: “Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman da siz onun için hemen secdeye kapanın.[2]

 

İnsanı yücelten bu ayetler yaratılış itibariyle insanın birçok boyuta sahip olduğunu gösterir. Topraktan gelen cismani (hayvani) boyutunu ve Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli yeri olan insani ruhun hakikat boyutunu görmekteyiz. Yeme, içme, uyuma vs. gibi ihtiyaçlar hayvani boyutunun gereksinimleri ve cisminin varlığını sürdürebilmesi içindir. İnsanı insan yapan, diğer yaratıklardan ayıran şey ise akıl ve iradesidir. İşte insanın üstün yapanda bu insani boyutudur.

 

Yaratılıştan var olagelen fıtratındaki melekûti cevheri keşfeden insan içindeki potansiyeli fark ederek yaşamını başarıyla sürdürebilir.

 

Kendini tanıma ve yetiştirme isteği insanın ruhani fıtratından gelen iyilikler, güzellikler (kemaller) vs. bütünüdür. Kendini tanıma ve yetiştirme aşamasında Kur’an-ı Kerim ve Resul-i Ekrem (s.a.a.) Allah’ın bize göndermiş olduğu kılavuzlardır. Toplumsal yaşamdaki ilahi vazifelerimizi, sorumluluklarımızı, aile ilişkilerimizi, komşu, akraba, arkadaş vs. sosyal yaşantımızı bunların göstermiş olduğu ilahi çerçevede yürütürsek yaratılış gayemiz olan ilahi hedefe ulaşırız. İlahi fıtratı uyandırmada ve hidayete ulaşmada bize yol göstericilerdir.

 

Maalesef günümüz dünya yaşantısında bunlardan uzaklaşan insanların kendi özlerini unuttuklarını, insani değerlerini kaybettikleri ve ilahi hedeflerinden saparak ruhsal çöküntüye uğradıklarını görüyoruz. İnsanın kendini değersizleştirmesi ve değersiz hissetmesi İslam’ın men ettiği ölçütlerdendir.

 

Allah’ın insana bahşettiği ve potansiyelinde var olan gücü kullanarak nefisle mücadele edip hayvani boyutunun aşırı istek ve arzularını, eğilimlerini insani boyutunun dizginlerine alabilir. Yüce Allah’ın Kur’an’da: “Andolsun nefse ve onu yaratıp düzenleyene, sonra ona kötülük ve iyiliğini ilham edene, gerçekten onu (nefsini) kötülüklerden arındıran kimse kurtuluşa ermiştir. Onu (küfür ve günahla) kirleten ise, şüphesiz ziyan etmiştir.”[3] buyurduğu gibi.

 

Nefisle mücadele de en önemli etken akletme ve irade gücüdür. Bu hazinlerden faydalanarak ilahi ilim ve marifetleri elde etmek için ve edebi saadet yurduna hazırlık yapmak için çaba sarf etmeliyiz.

 

İnsan yaşamında inişli çıkışlı yollar olur, bazen ruhunda gel-gitler yaşar. Günlük yaşantımızdaki tökezlemeler bizi yıldırmamalı, yaptığımız hatalardan ders çıkarmak bu ilahi yolda bize yeşil ışık olacaktır.

 

Günümüz tabiriyle pozitif düşünce, evrene pozitif enerji yayma ve bunun gibi olumlamalar zaten Allan’ın bize fıtratımızda bahşettiği ilahi güçtür. Çünkü fıtrat ilahi aşk ve marifet nuruyla yoğurulmuştur. Evrenin ve alemlerin yaratıcısı olan Allah’a iman gücüyle edilen dua ve yakarış, Allah’ın rahmet ve bağışlarının kuşatıcılığına inanmak, azametinin genişliğine sığınıp, tevekkül ederek ve iç huzuru sağlayarak ruhu güçlendirebiliriz.

 

Sahife-i Seccadiye’deki İmam Zeynelabidin’den Mekarimul Ahlak duasındaki yakarışları bize ışık tutacaktır:

 

“Allah’ım Muhammed ve aline salat eyle ve beni meşgul edecek sorunların çözümünde bana yet ; yarın hesabını soracağın şeylere uğraştır beni; günlerimi yaratılışımın amacı olan ibadetle sağla , beni zenginleştir , rızkımı bol eyle , rızkı beklemekle beni imtihan etme , beni aziz kıl ; kibre duçar eyleme ; sana kul olmaya muvaffak eyle ; kulluğumu , ibadetimi ucb (kendinden ve yaptığından hoşlanmak) ile fasih etme ; benim elimle insanlara hayır ulaştır ; minnet edipte onu batıl etmeme engel ol , yüce huyları bana ihsan et ve övünmekten beni koru …”

 

Kendimizi tanımamız kimlik kartımızdaki yazılı olan bilgiler veya sosyal statümüz olmamalıdır. Hz. Ali’nin (a.s.): “Kendi nefsini tanıma, tanıyışların en karlısıdır.” hadisi bunu güzel vurgulamıştır. İnsanın gaflet uykusundan uyanıp ahlaki faziletlerle donanması ve ilahi takva elbisesine bürünmesi Allah’ın yeryüzündeki halifesi makamına ulaşması liyakatine sebep olur. “Her kim kendini tanırsa Rabbinide tanır “buyruğu insanı Allah’a yönelmeye sevk eder.

 

İnsandaki güç ilahi aşk gücüdür, bu gücü kullanarak yaptığımız ibadet ve bütün amellerimizde Allah’ın rızalığını gözetmeli ve halis niyetli olmalı, kalbimizi Allah’ın evi haline getirmeli ve fıtrattaki nurani güzellikleri ortaya çıkarmalıyız. Masum İmamların da bize tavsiyelerinde söyle buyurulmuştur: “İnsanın her an Allah’ın huzurunda olduğunu hissetmesi, her durumunda O’nu hatırlaması, O’ndan gaflet etmemesi insanı günahtan alı koyar ve O’nun rızalığını kazanmaya yöneltir. Eğer bizde bunu sürekli kendimize telkin edersek O’nun ilahi çizgisinden sapmamış oluruz ve O’na yöneliriz.”

 

İnsanı insanlığın yüce mertebesine çıkaran kendi amelleridir, azaba götüren de yine kendi amelleridir. Biz kendimizi tanıyıp, düzeltme yoluna girersek bu vesileyle başkalarının da hayatlarına olumlu dokunuşlar yapabiliriz. İnsan kendisini yetiştirmeden başkasını yetiştiremez, çıkmazlara girerek kaybolur. İnsan sosyal varlık olması hasebiyle bencillikten kurtulup kendi ıslahı ve toplumun ıslahı için çalışmalıdır. Allah’ın bize emanet etmiş olduğu beden ve ilahi benliği (varlığımızı) O’na ulaşıncaya kadar koruyup ihanet etmemeli ve ömür sermayesini zayi etmemeliyiz.

 

Çok önemli bir nokta! Unutmayalım ki bizde var olan güçlerin kaynağı Allah’tandır, her şeyimiz O’ndandır, O’na muhtacız, sakin kibre kapılmayalım.

 

Neden bizde Allah’ın bu ilahi davetine (kendini tanıma) lebbeyk demeyelim? Her an Allah’la olan irtibatımız ve ona olan iman gücümüz kopmadığı müddetçe kendimizi tanımamız ve içimizdeki potansiyeli keşfetme inancı kuvvetlenecektir. Azmederek bu imtihan yurdunda zorluklar karşısında mücadele etmeli ve O’na ulaşma yolunda çaba sarf etmeliyiz. Azim zorluklar karşısında insanın en büyük kalkanıdır. O’ndan kopmak demek kendimizi kaybetmemiz demektir.

 

İlahi bizi hidayete ulaşma ve kemal derecelerini kat etmede yalnız bırakma. Tekamüle erme adımlarımızı sabit kıl. İlahi hedef ve gayemiz olan sana ulaşmada ancak ve ancak senden yardım diliyoruz.

         

                               La Havle Vela Kuvvete İlla Billah’il Aliyyil Azim

 

(ilim ve) Marifet Pınarı

———————————————————————-

[1] İsra Suresi, 70. Ayet.

[2] Sad Suresi, 72. Ayet.

[3] Şems Suresi, 7 ila 10. Ayet.

İletişim