Allah’ın selamı Resulüne (s.a.a) ve onun pak Ehlibeytine (a.s) olsun

 

Şehitlerimizin ardından …

 

 Evet şehitlerimiz!

 

Daha önce varlığını bile hiç bilmediğimiz şehitlerimiz…

Yüzlerini ekranlardan bir, belki iki defa gördüğümüz Kasım Süleymani ve yol ve dava arkadaşları…

 

Onlar kimdi? Nasıl bir hayat yaşıyorlardı ? Hiç bilmiyordum dedim ya varlıklarını bile bilmiyordum, taki 3 Ocak tarihine kadar.

 

Birdenbire O ve can dostları şehadetleri ile hayatımızın her anına nüfuz ettiler.

 

Son bir haftadır görüp konuştuğum herkes benimle aynı fikirdeydi ya daha önce kendilerini bir defa görmüş ya da hiç varlıklarından bile bihaberdiler. Hepimizin ortak konusu bu olmuştu birdenbire, daha önce hiç görmediğimiz insanları konuşuyorduk ve hepimiz çok şaşkın bir halde idik, bu nasıl bir olaydı, bu nasıl bir sarsıntıydı hepimizi tarumar etmişti, böyle nasıl bu hale gelmiştik.

 

Tabi şöyle bir ortak noktamız daha vardı acımız …

 

Evet acımız o kadar derindi ki…

 

Sizler çok daha iyi bilirsiniz ki hislerin tarifi olamaz, ne kadar anlatmak istesek de kelimeler kifayetsiz kalır. Ama şunu çok iyi biliyorduk ki hepimizin canı  aynı yerden aynı oradan acıyordu.

 

Bu öyle farklı bir acıydı ki en yakınını kaybetme acısından daha farklı bir acıydı. Ama bu acının yanında birde gurur hissi vardı. Namertçe öldürülmelerinin yanında bir övünç vardı diriliş, uyanış yeninde doğuş vardı.

 

Öyle bir uyanış ki gaflet perdelerini aralarcasına, üzerine serpilen ölü toprağını sirkelermişçesine, sanki tarafını belirleme vaktiydi

 

Sanki imamın ayak sesleri geliyordu bir ön eleme yapılıyormuşçasına…

 

Sonra uzun uzun düşündüm ey şehidim! Acaba nasıl yaşadın? Nasıl dualar ettin öyle? Ve sana nasıl dualar ettiler ki? Ömrün İmam Ali (a.s) kadar oldu. Hz. Hüseyin (a.s) gibi zamanın en fasıklarının eliyle şehadet şerbetini içtin. Aynı Hz. Abbas as gibi kolların yoktu bedeninde, Ali Ekber (a.s) gibi bedenin pare pare olmuştu.

 

Hiç bilmiyorum nasıl yaşadın ama biliyorum ki benim yaşadığım dünya ile aynı değildi. Öteden beri Rehberimin (canım ona feda olsun) gözyaşına dayanamazdım, senin cenaze namazını kendi kıldırırken göz yaşları sel oldu. Beli bükülmüştü belliydi senin gidişinle  O an içimi bir korku kapladı, seni hiç tanımadan gidişine bu denli üzülürken ya Ona bir şey olsaydı Allah korusun …

 

Seni ve dostlarını namertçe şehadete ulaştıranlar o fasık, zalimler kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştüler, hiç bunu hesap etmemişlerdi aslında kendi zelilliklerini ortaya koydular aynı yezit gibi. Allah’ın laneti ona ve tüm zalimlere olsun. O da Hz. Hüseyin’i (a.s) şehit ettiğinde kendi ile gurur duyuyordu, sözde Bedir’in intikamını almıştı. Ama Yüce Allah onu nasılda kendi Saray’ında zelil etmişti. Aradan 1400 yıl geçmişti neredeyse acımız hiç dinmemişti ve senin şehadetinle acımız yine tazelendi sanki yaramıza tuz basılmıştı ama bu acı, ümitsizlik acısı değildi kesinlikle.

 

İnsanın hiç tanımadığı biri için bu denli üzülmesi hiç normal gelmedi bana bu ilahi bir mucizeydi. Bana şu sözlerin bir kez daha hakikat ve gerçek olduğunu hatırlattı: “İnsanları razı etmek ya da başka bir tabirle her insanı razı etmek mümkün değildir. Ama bizler Allah’ı razı etsek Allah da bizi kendisinin razı olduğu kullarını bizlerden razı kılar.” İşte şehidimiz Allah’ı kendisinden razı etmişti ve bundan dolayı da Allah tüm insanlığı onun sevgisiyle donatmıştı. Şehadetinde de bütün özgür ruhlu insanlar ona göz yaşı dökmüştü.  Belki de büyük bir mesajdı o an düşündüm hayatım gözlerimin önünden geçti gitti.

 

Acaba neler yapmıştım şimdiye kadar ya da neler yapmamıştım ve neler yapmalıydım? Vazifelerimi düşündüm sanki ruhum bedenimden çıkacaktı. Yaşantın nasıl izzetli idiyse şehadetinde o denli izzetli oldu hepimiz çok üzülmüştük, şehadet haberine ama bu haber öyle bir yankı yaptı ki sanki yeni bir çağ açılmıştı.

 

Dünyada belki de duymayan kalmamıştı sanki hak ile batıl cephesinin ayrılışıydı.

İzzetle yaşadın izzetle şehit oldun …

Seni kimler karşıladı orada bilmiyorum, yaralı başıyla Hz Ali (a.s) mi, başsız bedeni ile İmam Hüseyin (a.s) mi, yoksa kolları olmayan Hz Abbas (a.s) mı bilmiyorum, belki de kırık kaburgalarıyla anamız Zehra (s.a) gelmiştir kim bilebilir.

 

Şehadetin mübarek olsun şehidim !

 

Şehadetiniz mübarek olsun !

Dilek Kamış

İletişim