Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

 

Hamd, insanı en güzel şekilde yaratıp fıtratını imanla yoğuran; insana ilim, marifet ve beyan’ı öğretip de onu ihsan ve fazlıyla şereflendiren; insanı faziletler kazanmaya yönlendiren ve kötülüklerden uzak durması için uyaran; ahlakı güzelleştirmeyi, kulunun çabasına ve gayretine bağlı kılan; insanı güzel ahlaklar kazanmak yönünde rağbetlendiren ve onu korkutarak kötülüklerden uzak tutan; başarılar bahşedip de güçlükleri kolaylaştırarak güzel ahlak kazanmayı insan için kolay kılan; Allah’a mahsustur. Salat ve selam O’nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği elçisi Muhammed Mustafa’ya ve tertemiz Ehlibeyt’ine olsun.

 

Dersimizin konusu tecvittir, ancak bu dersimizin başında konumuzla ilgili iki hadisi sizlerle paylaşmak istiyoruz. İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

 

Kur’an, Allah’ın kullarıyla olan sözleşmesidir. Doğru olan; bir Müslümanın bu ilahi sözleşmeye sadık kalması, açıp bakması ve her gün 50 ayet okumasıdır.

 

Başka bir hadiste ise şöyle yer almıştır: “Eğer mümin genç, Kur’an’ı tilavet ederse, Kur’an, onun et ve kanına karışır. Allah-u Teala onu değerli ve iyi elçileriyle birlikte kılar. Kıyamette Kur’an onun sığınağı olur. Allah’ın huzurunda (Kur’an) şöyle der: “Ey Allah’ım! Benimle amel edenler dışında her amel eden kimse mükafatını aldı. O halde beni okuyanlara, en iyi mükafatını ver.” Böylece Allah-u Teala ona (Kur’an ile amel edenlere) cennet elbiselerinden iki elbise giydirir ve başına keramet tacını koyar ve (Kur’an’a), “Acaba razı oldun mu?” diye hitap edilir. Kur’an, “Ben daha fazlasını ümit ediyordum.” diye arz eder. Böyle olunca da eman ve güven sağ eline, cennette ebedi kalmak ise sol eline verilir, böylece cennete girer ve kendisine, “Oku ve yücel.” denir. Daha sonra da Kur’an’a şöyle hitap edilir: “Biz onu birçok makamlara ulaştırdık, acaba razı oldun mu?” Kur’an o zaman “Evet” der.

 

En güzel kelam olan Kur’an-ı Kerim, Allah’ın muttakilere ve beşeriyete en büyük hediyesidir. Allah’ın kuluyla irtibat vesilesidir. Değerli arkadaşlar sitenize hoş geldiniz. Sitenize diyorum çünkü burası ilim öğrenmek ve öğretmek isteyen herkesin sitesidir. Ne bir kuruma ve ne bir kuruluşa aittir. Bugün sitemizin ilk dersine de Allah’ın kelamını doğru okumak, yani tecvit dersiyle başlıyoruz. Rabbimin izniyle. Hayırlı ve bereketli olması ümidiyle…

 

Kur’ân, bizim Yaratıcımız ile iletişimimizdir.

Hayat kitabımızdır.

Bizim dünyada mutlu olmamızı sağlar.

Ruhumuzun gıdası, gönlümüzün şifasıdır.

Çağın hastalığı sayılan stres, buhran gibi psikolojik hastalıklara karşı devadır.

Bizi hayata, hayatın sıkıntılarına hazırlar, moral ve dayanma gücü verir.

Bizi ahirete/cennete hazırlar.

 

Evet bizim dersimiz tecvit. Basitçe tanımlamak gerekirse Kur’an-ı Kerim’i doğru okuma, kurallarına ise tecvit ilmi ve Kur’an’ı doğru okuma sanatına da tertil denir.

 

Tevcit (tertil) Kur’an-ı Kerim’i doğru, anlaşılır ve tane tane okunmasıdır. Kur’an’da birkaç kez tertil üzerinde durulmuş ve Müzzemmil suresinin üçüncü ayetinde açıkça şöyle buyrulmuştur: “Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” Emirü’l Müminin’e bu ayette geçen tertilden neyin kastedildiği sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Tertil harflerin doğru eda edilmesi ve Kur’an’ın durulması gereken yerlerine aşina olunmadır.

 

Diğer bir hadiste ise; şöyle buyurmuşlardır: “Yani, Kur’an’ın harflerini kamil bir şekilde izhar et ve şiir okurken acele ettiğin gibi acele etme. Hakeza harfleri dağınık çakıl taşları gibi de dağıtma. Kalbi etkileyecek ve duygulandıracak bir şekilde okuyun ve derdiniz süreyi bitirmek olmamalıdır.

 

Kur’an’ın nefiste etkili olmasına sebep olan ve Kur’an’ı kıraat eden kimsenin dikkat etmesi gereken hususlardan biri de kıraatte tertildir ve hadis-i şeriflerde yer aldığı üzere tertil; sürat ve acele ile kelimelerin birbirinden kopmasına ve dağılmasına neden olan aşırı yavaşlık ve gevşeme arasındaki orta yoldur.

 

O halde Allah’ın kelamını okumak, ilahî ayetlerle kendi kasvetli kalbini tedavi etmek, her şeyi ihata eden ilahi kelamla kalbi hastalıklarını iyileştirmek; bu gaybi ve nurlu meşalenin ve semavi “nur üstüne nur”un ışığından istifade ederek uhrevi makamlara ve kemal merhalelerine ulaşma yoluna ermek isteyen insan, bunun zahirî ve batınî araçlarını temin etmeli, zahirî ve manevi adaplarına riayet etmelidir. Hatta Allah korusun bir roman okurken kalp huzurumuz daha çok ve duygularımız daha hassas iken, Allah-u Teala’nın kitabını okurken zahirî adaplarından bile gaflet ediyoruz.

 

Hadis-i şerifte yer aldığı üzere “Kur’an’ı hüzünlü bir şekilde ve güzel bir sesle okuyunuz.”  Hz. Ali bin Hüseyin Kur’an’ı güzel bir şekilde tilavet ediyordu. Öyle ki oradan geçen kimseler duruyor, onun Kur’an okuyuşunu dinliyor ve kendinden geçiyorlardı.  Ama biz Kur’an’ı okurken daha çok kendi güzel sesimizi insanlara duyurmaya çalışıyoruz. Kur’an veya ezanı bir vasıta kılıyoruz. Maksadımız bazen Kur’an-ı tilavet etmek ve bu müstehap amelle amel etmek olmuyor. Özetle şeytanın ve nefs-i emmarenin hileleri çoktur ve genellikle batılı hakka benzetmekte, çirkin ve güzeli birbirine karıştırmaktadır. Dolayısıyla bunların şerrinden ve hilelerinden Allah’a sığınırız.

 

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’in kıraatinden istenilen husus kalpte Kur’an’ın suretinin tecessüm etmesi, emir ve yasaklarının kalbi etkilemesi ve davetlerinin yerleşmesidir. Bunlar sadece kıraat adabına riayet edildiği zaman söz konusudur. Bu adaptan maksat, tertemiz şeriatta göz önünde bulundurulan adaptır ve bunların en büyüğü ve başlıcası da ayetler üzerinde tefekkür etmek ve ibret almaktır. Usul-u Kafi’de yer alan bir hadiste İmam Sadık şöyle buyurmuştur. “Bu Kur’an’da hidayet meşaleleri ve karanlık gecenin kandilleri vardır. O halde görüş sahibi insan gözleriyle Kur’an’ı taramalı ve nurundan istifade etmek için gözlerini açmalıdır. Zira Kur’an’da tefekkür etmek basiretli kalbin hayatıdır. Karanlıklarda aydınlanan kimse nurdan istifade ettiği gibi (cehalet ve delalet karanlıklarında da Kur’an’dan istifade edilir).”

 

Rabbim bugün bu başladığımız ilahi yolda benim ve siz değerli kardeşlerimin yar ve yardımcısı olsun.

 

Ebru Erdem

İletişim