Bir ömre mukabil hasretliklerimiz var bizim, adına sevda dediğimiz, aşk dediğimiz, deste deste intizar biriktirdiğimiz.

 

Dön artık gittiğin yerden ey Sevgili, sinelere birikmiş mahmur hüznü sen kaldırabilirsin ancak. Zifiri karanlıklara hapsolmuş gibiyiz sensiz.

 

Her Cuma sabahına gizlenmiş gözyaşlarımızla, Asrı Zamana saklı ne coşkularımız var yüreğimizden taşan, heyecanlı ama mahcup, karşına çıkmaya can atan suretlerimizle, bekleyişinin özlemindeyiz.

 

Ey İmam (a.f) koyma kalbimizi ortada… Yapayalnız, sana adanmış bu kalpleri sensiz bırakma. Yıpranmamış bir umutla, yorulmamış bir gözyaşı ile seni karşılamayı bekliyoruz. Söyle! Hangi aşığı ayrılığın ateşi yakmamış, hangi sevda kolay kolay yorulmuş ki, vuslata gönlünü bağlamış hangi soluk kavuşmadan kesilmiş ki…

 

Solmayan bu umuda cevap vereceğin güne uyanmak en büyük hayalimiz iken, kavuşma ne zaman… kaç bahar, kaç gün, kaç saat kaldı?

 

Alemi kuşatacak olan sedanı bizden mahrum bırakma ey Ey İmam… Hangi iklimle, hangi rüzgarla geleceksin bilmiyorum ama, her yağan yağmurda, her kayan yıldızda, her doğan güneşte, her açan goncada, hep seni düşünenlerini abad eyle ey Sevgili.

 

Sızlayan yüreklere şenlik getirecek, sensin.

 

Rabbinden gayrı yaslanacağı dayanağı olmayanların derdini dinleyecek sensin.

 

Çaresiz göz yaşlara ortak olacak, sensin.

 

Ayrılıktan üşüyen ellerimi tutar mısın ey Beklediğim müjdem.

 

Sonsuzluğa dökülen gizli hislerimi bilen sen iken, yüreğime su serper misin?

 

Sen yoksun bir yanımız hep eksik ya, eksik yanımızı tamamlamak için, kaybolmuşluğumuzu bulmak için gel.

 

İzin ver de esen yel kokunun müjdesini savursun sokak sokak, diyar diyar.

 

Günahların kirliliği ile utancından yüzü olmayan sevenlerine, ebedi kavuşma müjdesini verir misin. Sana muhtaç olmasıyla zenginleştirdiğimiz kalbimizi, seni unutmakla fakirleştirme Sevgili.

 

Hasretinle yananlara yeniden müjde olasın diye gel.

 

Hasibe Yeşil