Biri paylaşmıştı… Bir misafirlikteler, küçük bir kız çocuğu, şekerinin eridiğini görüyor ve başlıyor ağlamaya, dudaklar büzülmüş, arada omzunu çekerek şekerim de şekerim diye ağlıyor. Etrafındakiler gülüyor alttan alttan çocuk işte, küçücük şeker için nasıl da ağlıyor diye. O sırada o da etrafındakilere hitaben: Biz de böyle değil miyiz? O şeker için ağlıyor, biz ise; sevdiğimiz kıyafetimiz, koltuğumuz lekelense kıyametler koparıyoruz, sevdiğimiz yemek takımımızdan bir parçası kırılıp eksilirse, dünyamız kararmış gibi davranıyoruz. BİZLER DE BU ÇOCUĞUN BİR BOY BÜYÜK HALİ DEĞİL MİYİZ ACABA? O şekerine ağlıyor, biz de kendi bağlılıklarımıza…

 

Şehit Mutahhari kitabında özetle şu görüşe yer verir: İnsan küçük yaşlarda bazı özelliklere sahiptir; bencillik, cimrilik,. gibi. Bu olumsuz sıfatlar 3-5 yaşlarındaki çocukta olumsuz sayılmaz; aksine olması gereken özelliklerdir. Şahsiyetinin şekillenebilmesi, kendisini tanıyıp ortaya koyabilmesi için BEN odaklı olmalıdır, paylaşmayı bilmez, çünkü elindekini sahiplenebilmeyi öğrenir…

 

Ancak o büyüdükçe, bu olumsuz sıfatlar zayıflamalı ve yavaş yavaş ortadan kalkmalıdır. 5 yaşındaki çocuk 15 yaşına geldiğinde aynı şekilde bencilse, işte o zaman sıkıntı var demektir.

 

Ruh ile bedenin aynı oranda büyümesi gerekir.

 

Acaba bizler yaşımız ilerlerken, olgun görüntümüzün altında kaç yaşında bir ruha sahibiz??

 

Elindeki oyuncağa sıkı sıkı sarılan ve hiçbir şekilde bırakmak istemeyen, şekeri eriyince dünyası kararan, sadece kendini ve ihtiyaçlarını önemseyen bencil, sabırsız, paylaşamayan çocuk mu şekil veriyor hayatımıza? Yoksa egolarını kırıp empati kurabilen, sevdiği eşyaları ve insanları bağımlılıkları haline getirmemiş, kendine ve etrafındakilere değer verebilen, mutlu bir yetişkin mi?!

 

Evimizi temizlediğimizde siler süpürür düzenleriz ve sonunda bu görüntüsü bizi tatmin eder. Peki bahar temizliği yapalım desem? Aynı yüzeysel temizlik tatmin edici olmayacaktır.

 

Önce iç mekanlar dökülüp temizlenir. Dolaplar, kapaklar, kiler boşaltılıp düzenlenir. Ayıklanması gerekenler çıkarılır, fazlalıklar atılır. Elimizin ulaşmadığı, görüşümüzün dışındaki yerlerde ne çok toz birikmiştir biz fark etmeden.

 

Evde yer yerinden oynar da anca içimize siner işte, tamamdır temiz oldu deriz.

 

Ancak gönül evimizde tozlu rafları kurcalamak hiç işimize gelmez. Görünen yerler süpürülür, tüm fazlalıklar en üst raflara, en arkalara saklanır. Üstünü örttüğümüz olumsuz özellikleri biri kazara kurcalarsa bile, ordan çabucak alır daha derinlere saklamaya çalışırız. Ne de olsa yılların tozu, kim temizleyecek onca kiri?! Görüntüde bişey yok yaa biz de yok diye avuturuz kendimizi.

 

Taa ki Allah, kendi iradesiyle bizim gizlediklerimizi açığa vurana kadar…

 

Halbuki biliriz derinlerde kim olduğumuzu ve kim olamadığımızı; ancak sustururuz vicdanlarımızın sesini.

 

Ayette de buyurur insan kendini bilir diye.

 

بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِهٖ بَصٖيرَةٌ * وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذٖيرَهُ

Hatta, mazeretlerini / özürlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi kendinin şahididir.[1]

 

Derler yaa YAŞLANINCA İNSAN sabırsız olur, bazen cimri olur, bazen tamahkar olur…diye. Bana göre gençken örtbas ettikleri, şimdi birer birer meydana çıkar herkesin. Çünkü artık herkesten ve kendinden saklayacak enerjisi, becerisi kalmamıştır. Gençken sinirine, cimriliğine kılıflar bulurken; şimdi zaten vücut da zayıf düşmüşken, sakladığı tüm olumsuzlukları su yüzüne çıkıverir.

 

[Yaşlılarımız rahmettir bizlere. Ancak Rabbim ömür verirse; biz yaşlanınca ne kadarımız rahmet ne kadarı zahmet olacak onu şimdiki yaşantımız belirler.]

 

Ruhuna değil, kısa vadeli menfaatlerine yatırım yapınca insan, ayıklayıp atmak yerine tüm olumsuzluklarına kılıf bulup raflara kaldırınca, olgun görüntüsünün altında hırçın, huysuz, küçük bir çocuk ruhu taşır.

 

Küçük şeyler peşinde koşan, ufacık ayrıntılarda boğulan, azıcık sıkıntıya girdi mi sabrı taşan küçük ruhlarımızı büyütmeli; çocuklara ait duygu ve sıfatlardan kendimizi azat edebilmeliyiz.

 

Geçmişiyle, hatalarıyla yüzleşmekten korkan, elindekini yitirme korkusuyla yenilenmekten ödü kopan, arzuları büyük, hedefleri küçük olan…

 

BÜYÜYEMEMİŞ ÇOCUKLARIZ İŞTE!

 

Tuba Turan

 

—————————————————————–

[1] Kıyamet Suresi, 14 ve 15. Ayetler.

İletişim