Aile Ahlakı

Sizden gelen sorular: Eşlerin birbirlerine karşı ortak görev vazifeleri nelerdir? Eşlerin birlikte güzel geçinmeleri için neler yapması gerek? Eşlerin birbirlerinden razı olmasının değeri nedir?  Evlilikte eşlerin sırlarını başkalarına anlatması doğru mudur? Aile çatısı altında eşim ve benim dikkat etmem gereken hususlar nelerdir?

 

Cevap:

Evlilikle birlikte kadın ve erkek için bir takım yükümlülük ve sorumluluklar doğar, bunların bir kısmı ortak haklar ve diğer kısmı da kadına veya erkeğe özel haklardır.

 

Ailede Kadın ve Erkek Arasındaki Ortak Haklar

Araştırmalar ve tecrübeler, ailevi sorun ve problemlerin çoğunun kadın ve erkeğin kendi haklarını bilmemelerinden kaynaklandığını göstermektedir. Oysaki ilk aşamada bu hakların öğrenilmesi ve ikinci aşamada da yerine getirilmesi, hem birçok sorunların ortaya çıkmasını önleyecek ve hem de ailenin düşünsel ve etik açıdan olgunluk kazanmasıyla sonlanacaktır.

 

Aile alanındaki diğer haklarla birlikte aile bireylerinin ortak haklarının gözetilmesi, ailenin olgunluk ve erginlik yönündeki hareketinin dengeli devam etmesini garantileyecektir.  Aile bireyleri arasındaki ortak haklardan bazıları şunlardır:

 

1- Güzel Birliktelik ve İyi Geçim

İslâm dini açısından eşlik bağının kurulabilmesi için öncelikle evliliğin iki tarafı arasında sevgi oluşmalıdır. Önemli bir etmen olarak sevgi, güzel insanî davranışların şekillenmesinde çok önemli bir rol ifa eder. Yani eşlerin birbirlerine karşı iyi davranmalarının ve güzel birliktelik oluşturmalarının şekillenmesi, İslâm’a göre evliliğin önemli amaçlarından biridir. Bunun sayesinde eşler, olgunluk ve yetkinlik üzere bina edilmiş huzurlu bir hayat kurabileceklerdir. Güzel ahlâk ve iyi birliktelik, sadece aile ortamındaki eşler arası ilişkilerle sınırlı olmayıp, ailenin bütün fertlerinin yaşamında sergilenmelidir.

 

Aile üyelerinin birbirlerine yapıcı yaklaşımları ve ilişkilerinin güzelliği sayesinde -bazı aile bireyleri tarafından yapılan- çoğu hata ve yanlışlar görmezden gelinebilecek ve önyargısız olarak değerlendirilebilecektir. Çoğu hatalar, aile üyelerinin güzel ahlâk ve davranışları ile giderilebilecek ve ıslah edilebilecektir. Bundan dolayı aile fertleri, birbirlerinin yanlış davranışlarını görmezden gelip affederek aile içinde dargınlık, sorun ve kötülük çıkmasını engellemeli ve ayrılık tohumunun büyümesini önlemelidirler.

 

2- Gönül Birliği ve Sevgi

Aile düzenini sarsılmaz kılan en önemli etkenlerden biri, aile bireyleri arasındaki sevgi, gönül birliği ve tek renkliliktir. Çok açıktır ki bu birliktelik ve gönül birliği, aile düzeni ile ilgili bütün alanlarda ve de inanç, ahlâk, bakış açısı ve düşünce tarzı alanında geçerlidir. Çünkü eşler arasında dayanışmanın artması ile ortak hayattaki sevgi ve samimiyet de artacaktır.

 

Aslında eşler arasındaki ortak yön ve noktaların çoğalması, -pratikte ve ortak hayatta ortaya çıkması muhtemel- birçok yöntem ve bakış farklılıklarını ortadan kaldıracaktır. Eşler arasındaki anlaşılmaz ve müphem noktalar da sevgi ve gönül birliği sayesinde teşhis edilebilecektir.

 

Bu sevgi ve dayanışmaya sahip olabilmek için aile ortamında ve aile fertleri arasında uygun bir dil kullanılmalı, “benim malım, benim evim, benim araçlarım…” gibi ayrılık çağrışımı yapan, uzaklaşma hissi uyandıran, sevgi ve dayanışmanın oluşmasına yer bırakmayan tabirlerden özenle sakınılmalıdır.

 

3- Eşlerin Birbirinden Razı Olması ve Bunun Değeri

Kadın için, çeşitli işlerde erkeğin rızasını celp etmek çok önemli ve değerlidir. Eğer kadın gayret gösterip kocasının kendisinden razı olmasını sağlar ise aile yaşantısında en yüksek iftihar ve övgüyü kazanmış demektir. Aynı şekilde kadının kendi kocasından razı olması da, yuvada erkek için en iyi saadet, en büyük mükâfatlardandır.

 

Ali b. Cafer şöyle anlatır: “Kardeşim İmam Kâzım (a.s)’dan şöyle bir soru sordum: “Kocasını sinirlendiren kadın nasıldır?” İmam cevap olarak şöyle buyurdu:Böyle bir kadın, kocası ondan razı oluncaya dek günahkârdır.[1]

 

Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Sizin en üstün kadınlarınız, kendisi veya kocası birbirlerine sinirlendiğinde, elini kocasının eline verip (onun elini tutup) elim senin elindedir, senin benden razı olman için yüzümü kırıştırıp buruşturmuyorum diyen kadındır.[2]

 

Resul-i Ekrem (s.a.a)’den nakledilen hadislerden anlaşılan şudur ki: Kadının iyi amellerinin kabul olması, kocasının rızasını kazanmasına bağlıdır. Erkek de bu şekildedir. Yani eğer erkek diliyle eşini incitirse, yüce Allah onun namazını, orucunu ve iyi işlerini kabul etmez. Hatta eşinin kendisinden razı olmasını sağlamazsa cehenneme girecek ilk kimse olur.[3]

 

4- Evlilikte Kusurları Gizlemek

 

Karı-koca, evlendikleri andan itibaren, her şeyden önce, müşterek bir hayata başladıklarının, elde ettikleri veya kaybettikleri her şeyde ortak olduklarının bilincinde olmalıdırlar.

 

Kadınların yeryüzündeki en yakın kimseleri, kocalarıdır. Erkeklerin de gerek aile ortamında, gerek arkadaş ortamında, gerekse başkaları arasında hanımlarından başka sadık yardımcılar bulması mümkün değildir. Bu yüzden eşler birbirlerinin sırrını muhafaza etmeli ve ayıplarını örtmelidirler.

 

 

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de karı-kocayı birbirini saran elbiseye benzetir. Yani elbise nasıl insanın bedenini koruyor ve ayıplarını örtüyor ise, karı-koca da aynı şekilde birbirlerini korumalı ve birbirlerinin ayıplarını örtmelidirler.

 

Kocasında kusur veya ayıp gören bir kadın, bunu başkalarına, hatta öz ebeveynine bile söylemiş olsa, her şeyden önce kocasını, sonra da onun bir yaması olan kendisini rezil etmiş olur. Bu konuda erkeklerin durumu da aynıdır. Aynı kusurları başkalarına açacak olsalar, bir bakıma bu kusurun dönüp geleceği yer yine kendileri olur.

 

İslami esaslar ışığında eşlere şöyle bir tavsiyede bulunmak mümkündür: Karı-kocalar, evlenmeden önce iki ayrı bedende iki ayrı ruh idiler. Evlendikten sonra iki ayrı bedende bir ruh oldular.” İki ayrı beden” diyoruz, çünkü birinin açlık ya da tokluğu diğerini etkilemez; “bir ruhturlar” diyoruz, çünkü birbirlerinin fayda ve zararlarına ortaktırlar, birbirlerinin elbiseleridirler, birbirlerinin emanetçileridirler, birbirlerinin hayrını isteyen en yakın iki insandırlar.

 

Bir doktor hastasının sadece zaruret halinde mahremi ise ve onun sırrını korumak zorundaysa, karı-koca her zaman için birbirlerinin mahremidirler ve birbirlerinin sırlarını korumak zorundadırlar. Bu noktada delil olarak şunlar zikredilebilir:

 

  • “İyi kadınlar da itaatli olur ve Allah onların hakkını nasıl korumuşsa, onlar da kocaları yanlarında olmasa bile iffetlerini korurlar.”[4]

 

  • “Onlar (kadınlar) sizin için elbisedir. Siz de onlar için elbisesiniz.”[5]

 

  • Gerek Resul-i Ekrem’den (s.a.a) , gerekse masum imamlardan (a.s) rivayet edilen hadislerde hayırlı ya da en hayırlı kadın şöyle tanımlanır: En hayırlı kadın, kocasının yokluğunda onun haklarını koruyan kadındır; bu haklardan biri de kocasının haysiyetidir; haysiyet mala benzer, hatta maldan da önemlidir. Hayırlı kadın, kocasının kusuru olduğunda, onu arkasından kimseye söylemeyen ve kocasının haysiyetini koruyan kadındır.[6]

 

  • İmam Cafer Sadık (a.s) evlenmek isteyen bir erkeğe şöyle buyurdu: Bak (bakalım), şahsiyetini nereye koyuyorsun, kimi malına ortak ediyorsun, dinini ve sırrını kime bildiriyorsun? (yani dikkatli ol, seçeceğin kadın sır saklayan ve kusurları örten biri olsun).[7]ve[8]

 

5- Evlilikte Teşekkür

Eşler bazen birbirlerine teşekkür etmeli, içlerindeki sevgiyi dışarı vurmalıdırlar. Aşk ocağını canlı tutmak, sadece üzerlerine düşen görevi yerine getirmek veya bu sevgiyi sadece kalpte taşımakla olmaz. Sevgiyi açığa vurmak ve teşekkürü dile getirmek, eşlerin ruhlarında güzel etkiler bırakır.

 

Resulullah (s.a.a) “Bir erkek hanımına “seni seviyorum” derse, bu sözün tesiri daima onun ruhunda kalır” buyurmaktadır. Yani kadın bu sözü duyunca, eşinin kendisine olan muhabbet ve sevgisini olan inancı ve duygusuyla vazifesini gönül hoşluğuyla daha güzel yerine getirir, sorunlara daha çok tahammül eder. Bir yemeğin ardından veya bir misafir ağırlamadan sonra “Ellerine sağlık hanım, yemekler lezzetli olmuş; bugün oldukça iyi misafir ağırladın” gibi sözler, eşin gönlünde aynı güzel etkileri bırakacaktır.

 

Bazı kocalar eşlerini sevmelerine rağmen sevgilerini açığa vurmaz, ev işlerinin meşakkatini bildikleri halde teşekkür etmeyi dile getirmek istemezler. Böyleleri, teşekkür etmenin veya sevgiyi açığa vurmanın şahsiyetlerini düşürdüğü ya da kadını şımarttığını düşünseler de, bu düşünce İslami emirlerin tersinedir. Teşekkür ettiği takdirde şahsiyetinin zedeleneceğini düşünen erkek hata yaptığı gibi, teşekkürün ardından şımaran kadın da hata yapmaktadır. Ama her halükârda erkek vazifesini yerine getirmelidir.

 

Bazı erkekler de sadece para vermek, giysiler almak vb. şeylerle eşlerini memnun ettiklerine inanır ve dolayısıyla teşekkür ve sevgilerini dile getirmekten kaçınırlar. Bu tür kocalar da hata etmektedirler. Oysaki sadece “Teşekkür ederim” cümlesi, çoğu kadının gözünde nice elbiselere bedeldir ve ruhsal yapılarında daha olumlu etkiler bırakır. Söz gelimi makam sevgisini ve bencillik içgüdüsünü doyurur. Aksi takdirde olumsuz tepkiler verir.

 

Aynı şekilde kadın da kocasının zahmetlerini görmeli, alın terinin kadrini bilmeli, teşekkür etmeyi esirgememeli ve bunu dile getirmelidir. Zira bunları dile getirmek, kesinlikle onun ruhunda güzel etkiler bırakacaktır. Ufak detaylar gibi görünse de bunları küçük görmemek gerekir. Teşekkür etmek, kadir bilmek, selam vermek, sarılıp öpmek, uğurlamak, karşılamak vb. şeyler ekonomik bir varlığı gerektirmeyen şeylerdir. Bilakis dini vecibeleri yerine getirmek berekete ve aile içi saadete yardımcı olur.

 

Yine şunu da eklemek gerekir ki; eşlerden biri teşekkür ettiğinde diğeri kendini kaybedip seviyesini düşürmemeli, şımarmamalı ve değersiz sözler sarf ederek eşinin teşekkürünü onun güçsüzlüğüne yormamalıdır.

 

  • Resulullah (s.a.a) : Erkek hanımına “Seni seviyorum” derse bu sözün etkisi onun kalbinden çıkmaz.[9]

 

  • İmam Cafer Sadık (a.s) : “(Allah-u Teâla) Tevrat’ta buyuruyor ki: Sana ihsan edene teşekkür et ve sen de ona ihsanda bulun. Zira ihsana teşekkür edersen kalıcı olur, etmezsen kalıcı olmaz.[10]

 

  • İmam Zeynelabidin (a.s): “Kıyamet gününde Allah, kuluna ‘Falancıya (ihsanın karşılığında) teşekkür ettin mi?’ diye soracak. Kul da ‘Ey Allah’ım ben sana şükrettim’ diyecek. Bunun üzerine Allah da şöyle buyuracak’ Hayır, ona teşekkür etmediğin için bana da şükretmiş sayılmadın. Allah’a en çok şükreden, insanlara en çok teşekkür edendir.”[11]

 

  • İmam Cafer Sadık (a.s) ashabıyla konuşurken bir ara Allah iyilik hırsızlarına lanet etsin!” buyurdu. “İyilik hızsızları kimlerdir?” diye sorulunca da şöyle buyurdu: Biri iyilikte bulunduğunda ona teşekkür etmeyen kimsedir. Böylece iyilik yapan kimsenin başkalarına da iyilik yapmasına mani olur.[12]

 

  • İmam Cafer Sadık (a.s): “Birini sevdiğinde, sevdiğini ona söyle. Çünkü bu, ikiniz arasındaki sevgiyi daha da sağlamlaştırır.[13]

 

6- Verilen Sözleri Tutmak

 

Hepimizin bildiği gibi evlilikte, eşler arasında en önemli husus güvenmektir. Eşler birbirine söz verdiyse ne pahasına olursa olsun onu yerine getirsin aksi takdirde ve çok tekrarlanması durumunda eşlerin birbirine olan güveni azılır, yerine getirilmesi ise güveni artırır.

 

7- Eşlerin Birbirini Dinlemesi

 

Evlilikler her gün sonrasında daha bir rutinleşmekte, bunun üstesinden gelip, evliliği yeniden canlandırıp diri tutmak için eşler önce birbirini dinlemeyi öğrenmelidir. Çünkü dinlemek sevginin, fedakârlığın, değer vermenin önemli belirtilerinden birisidir. Kişi dinlenildiğini hissettiğinde, anladığında hem mutlu, olur hem de ruhsal olarak kendini daha iyi hisseder. Eşinizle aranızdaki dinleme becerisini geliştirebildiğiniz oranda ilişkiniz daha güçlü, daha doyurucu bir hal alacaktır.

Öyleyse, bazen televizyonu kapatın, bir bahaneyle, bir soruyla konuşmaya çalışın, tasdik anlamında bazen başınızı sallayın, yüzünüzdeki mimiklerle konuşmaya katılarak söylenenleri karşılıksız bırakmayın. Eşlerden biri konuştuğunda, diğeri televizyon seyredip, cep telefonu veya tabletiyle oynamamalı. Ya da bu tarz meşguliyetler içindeyse kısa süre de olsa meşguliyetlerine ara verip, eşini dinlemeyi tercih etmeli ve bu şekilde ona değer verdiğini göstermelidir.

 

Eşler aralarındaki iletişimde birbirlerini doğru anlayabilmeleri için birbirinin sözünü kesmemelidir ki, diğeri ne söylemek istediğini eksiksiz anlatabilsin ve de incinmesin. İletişim yaşanırken erkekler bir an önce problemleri çözüme ulaştırmak isterken,  kadınlar daha çok anlaşılmak ister.

Unutmayalım ki, her şey gibi evlilik de, sevgi de, iletişim de, sabır, ilgi, alın teri ve emek ister.

 

Netice:            Aile yuvasında, her ferdin istediği hep saadettir. Yalnız, saadeti tek taraflı anlamak, onu mahvetmektir. Bekâr bir şahıs, yalnız kendi saadetini düşünebilir. Fakat evli olan ise, kendi saadeti kadar eşinin saadetini de düşünmelidir. Eşler arasında daima eşitlik olmalı ve bu eşitlik de İslâm’ın buyruklarının dışına çıkmamalıdır. Paylaşılan hayat gibi, birbirine uymak da paylaşılmalıdır.

 

Yuvada özlenen saadet kendiliğinden meydana gelmez. Saadet, eşlerin gönül birliğiyle gösterecekleri dikkat, sevgi, ilgi ve alâkayla gelişir. Ancak eşler birbirlerinden nefret edercesine uzak durup, sevgi, muhabbet ve ilgi ateşini söndürürlerse, o da söner ve hayatiyetini kaybeder.

 

Aile yuvasında karşılıklı sevgi, sönmez bir cazibe ve sonsuz bir alaka, saadeti temin eder. Onun için aile yuvası kuran erkek ve kadın birbirini sevip saymalı, birbirini maddî olan her şeyden değerli ve üstün tutmalıdır. Yuvada erkek ve kadın birbirlerinin dilinden anlamalıdırlar. Kalp, ruh ve dilleri aynı heceleri söylemeli, birbirlerine sonsuz bir inançla bağlanmış olmalıdırlar. Çünkü saadet, karşılıklı sevginin bulunduğu bir yuvada barınır.

 

Yuvada erkek eşini hiçbir zaman ihmal etmemeli, ona hep şefkat ve merhametle taşan, içli bir sevgi sunmalıdır. Kadın da kocasını daima sevip, sormalı, koca ruhunda bir sevgili diye yaşamalıdır.

 

Yuvada, erkek ve kadın aşk hakkını bilmeli ve bunu ödemelidirler. Bu zevk payı yalnız saadeti değil yuvanın ismetini de korur. Yuvada erkek ve kadın birbirlerinin zevk ve yaşayışlarına uymalıdır. Bilhassa kadının uysal oluşu, ona saadet kapılarını açar. Kadın bir su gibi olmalı, kocasının hayat kabına döküldüğü zaman, bu su, kabın şeklini tamamıyla almalıdır.

 

Yuvada erkek ve kadın yalnız kendi zevk ve ihtiraslarına uyarak hareket etmelidirler. Bu yolda her ikisi de hislerinden az-çok feragat göstermeli ve bunu isteyerek, seve seve yapmalıdırlar. Yuvada, erkek ve kadın, birbirinin eş, dost ve sevgilisi olmalıdır.

 

Yuvada, erkek ve kadın birbirlerinin fikir ve hislerine hürmet etmeli ve saygılı davranmalı, maddî ve manevî işlerinde birbirlerine yardım etmeli, tevazu ve hilim ile davranmalıdırlar. Bilhassa kadın “evet, peki” demesini öğrenmeli işine gelmeyen sözü duymamalıdır. Aksilik ile saadet bir arada barınamaz. Kalp kırmakla, neşe ve saadetler yıkılır.

 

Yuvada, erkek ve kadının prensibi sevgi olmalı, sövüşmek olmamalıdır. Yuvada, erkek hatasını aklıyla, kadın ise kalbiyle düzeltmelidir. Yuvada, erkek ve kadın, yuvadan uzak eğlencelere kendilerini vermemeli, eğlenceyi hep yuvada aramalı ve birbirlerinde bulmalı, zevk hayatları müşterek olmalıdır. Yuvada, erkek ve kadının neşe, keder, üzüntü ve hırçınlıklarını kimse görüp duymamalı, sır ve mahremiyetlerini yalnız kendileri bilmelidir.

Yuvada, erkek ve kadın çocuklarına içten bağlı olmalı, zevkle işlenen bir yakınlık duymalıdır. Yuvada, çocuklar gözlerinin nuru, gönüllerinin süruru, evlilik ağacının semeresi ve sevimli meyvesi, cennet reyhanı, yuvanın cıvıldayan kuşu, evin bereketi ve saadeti olmalıdır. Yuvanın sevgi ve cıvıltılarını bu güzel filizler korur. Çocuğu olanlar olmayanlardan daha mesuttur.[14]

 

Not: Bizleri Ehlibeyt Öğretileriyle aşina etmek için ömürlerini ilme adayan ve bu ilahi öğretileri türlü türlü vesileleri kullanarak bizlere ulaştırma noktasında çaba gösteren ve hizmet eden bütün alimlerimize ve değerli üstatlarımıza şükranlarımızı sunarız. Rabbim hepsinden razı olsun ve Ehlibeytin şefaatine nail etsin inşallah.     

 

 

 

Daha fazla bilgi için lütfen şu kaynaklara müracaat ediniz:

  • Kur’an-ı Kerim
  • Mehdi Aksu; İslam’da Evlilik ve Cinsel Sorunlar.
  • Rıza Ramazani; İslam’da Aile Hukuku ve Ahlakı.
  • Üstad Hüseyin Ensariyan, İslam’da Aile Düzeni.
  • Mizanu’l Hikme.

 

[1] Vesail’uş-Şia, Kitab’un-Nikâh, böl:1, b:80, h:8.

[2] Bihar’ul-Envar, c.100, s.239, h:45.

[3] Bihar’ul-Envar, c.100, s.244, h:15.

[4] Nisa Suresi/ 34. ayet

[5] Bakara Suresi/ 187. ayet

[6] Vesailu’ş-Şia, c.14, s.15, Hadis:4

[7] Vesailu’ş-Şia, c.14, s.14

[8] Üstad Dr. Seyyid Cevad Mustafavi, “Evimiz Cennetimiz”, s. 146.

[9] Vesail’uş-Şia, c.14, s.10

[10] Usul-u Kafi, c.2, s.94

[11] Usul-u Kafi, c.2, s.99

[12] el-Vaiz, c.6, s.329

[13] Usul-u Kafi, c.2, s.644; Üstad Dr. Seyyid Cevad Mustafavi, “Evimiz Cennetimiz”, s. 138.

[14] Mehdi Aksu, İslam’da Evlilik ve Cinsel Sorunlar.

İletişim