Bir toplum, ilk önce beden ile ruhun farklı yönleriyle yaratılmış olduğu yerden başlayarak ve farklı problemlerin çözüm yolunu bulmak için çalışmalıdır. Yine farklı farklı ideolojiye ve farklı ilimlere müracaat ederek farklı bilgilere ulaşabilir. Ancak bazı bilgiler vardır ki, onun çizgisinden ayrılmadığın sürece hep ileriye götürecek, ilmin içinden ilim alacaktır. Hz. Ali’nin (a.s) buyurduğu:

 

            “…peygamber bana son nefeslerinde bin ilim kapısı öğretti ki her bir kapıdan bin ilim çıkmaktadır,” sözü dikkatleri çekmiş her ilim adamı ve araştırmacının dikkatini o yöne çevirmiştir.

 

Şimdi! Bu ilmin başında Hz. Fatıma (s.a) vardır dersem tepkiniz ne olurdu acaba çok merak ediyorum? İnanın bu soruya verilecek cevap o kadar çok ki ben sadece bir konuyu aktarmak istiyorum, bu konu sanırım sadece bu soru için değil bütün sorular için önemli ve aynı zamanda herkesin anlayabileceği cevap olacaktır.

 

Kisa hadisini bilir misiniz? Hz. Fatıma (s.a) tarafından ulaşan bu hadis uzun bir hadistir. Ancak kısa ve özet olarak anlaşılır bir şekilde aktarmaya çalışacağım. Göreceksiniz ki her ilmin başında Hz. Fatıma (s.a) vardır.

 

Hz. Fatıma (s.a) şöyle anlatır:

            “Bir gün babam Resulullah benim eve geldi, selam verdi ve ey kızım biraz yorgunum Yemen malı abâ’mı getirir misin,” dedi.

 

Hz. Fatıma (s.a) hemen abâ’yı getirerek babası Resulullah’ın (s.a.a) üzerine örttü. Bir müddet sonra sırasıyla imam Hasan, İmam Hüseyin ve Babaları imam Ali geldiler (Allah’ın selamı onlara olsun) izin alarak Allah’ın elçisi, dedeleri, kardeşi olan Hz. Muhammed’in (s.a.a) yanına abâ altına girdiler. Bu arada Hz. Fatıma’nın da (s.a) ev işleri bitmişti. Yanlarına gelerek izin alıp abanın altına girdi. Resulullah (s.a.a) sağ elini havaya kaldırarak:

 

“Ey Allah’ım, bunlar benim Ehlibeytim ve benim özel yakınlarımdır. Bunların eti benim etimdir ve kanları benim kanımdandır, bunları inciten beni incitir ve bunları üzen beni üzer, bunlarla savaşanla savaşır sulh edenle sulh içinde olurum, bunların düşmanlarına düşmanım, sevenlerini ise severim, bunlar bendendir ve ben de bunlardanım. Allah’ım, kendi rahmet ve bereketini, ihsan ve bağışını bana ve bunlara indir ve bunlardan her türlü pisliği gider ve bunları tertemiz kıl,” diye dua etti.

 

 Gök âleminin meleklerini bir araya toplayan âlemlerin yaratıcısı yüce Allah; yeryüzünde olanları izletip onlara şöyle buyurur:

            “Şu abâ altında olanların kimler olduğunu bilir misiniz?”

Melekler:

            “Hayır,” ve “Yüce olan Allah cc en doğrusunu bilendir,” dediler.  

Yüce Allah cc:

            “İşte o Fatıma’dır, ortada olan Fatıma’nın babasıdır, sağdaki Fatıma’nın kocasıdır, solunda ki, Fatıma’nın oğlu Hasan, kucağında ki Fatıma’nın oğlu Hüseyin’dir,” buyurmuş.

…ve sonra Cebrail (a.s) izin alarak yanlarına gider o meşhur Ahzab süresi 33. Ayeti okur (…ey Ehlibeyt, Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor)’la müjdeler.

 

Sanırım bu ayet ve hadis bütün problemleri çözmeye yarayacaktır. Hz. Peygamber, bireysel ve toplumsal hayatta karşılaştığı problemleri farklı yöntemlerle çözmüştür. Ancak inançsal olarak, Kur’an da Allah’ın emri olan (Şura/23) ehlibeytini sevmek ve kendisinden sonra onlara sımsıkı sarılma emri olmuştur. Aksi halde sapacağımızı iki yakamızın bir araya gelmeyeceği bir döneme gireceğimizi anlatmaya çalışmıştır. İşte bu Şura süresinin 23. ayetinde zikredilen ehlibeytin yani imametin başlangıcı Hz. Fatıma’dır (s.a).

 

Dünya, insanoğlu için bir imtihan yeridir. Bu süreçte iyi anlar, doğru amel edersek dünya ve ahiret kazancımız da o kadar yüksek olur. Ve her konuda ilim kapıları açılır, ihtilafa düşülmez. Ancak, günümüz ümmetine bakıldığında dağınık bir halde olduğunu ve giderek içinden çıkılmaz bir hâle gelindiği görülmektedir. Tek sebebinin Kur’an’a ve onu tebliğ eden Elçisinin emirlerine uymadığımızdan dolayı olduğunu biliyor ve fark ediyor muyuz? İslam dini, bireylerin ve toplumların iki dünya saadetini murad etmektedir. Problemlerin, İslam’ın adalet ve hak esasları çerçevesinde halledilmesini istemektedir. Oysa insanlar; hak, hukuk, adaleti gerçekte değil de yanlış yerlerde aramaktadırlar. Ayrıca, Hz. Fatıma’yı (s.a) anlamak için onun hayatını incelemek ve araştırmak gerekmiyor mu?..  

 

Hz. Resulullah (s.a.a):

            “Fatıma insan şeklinde bir huridir. Ben cennet kokusunu özlediğim zaman, kızım Fatıma’yı kokluyorum,” buyurmuştur.

 

Musa Dedei / İstanbul

İletişim