Selviler diyarında dertli bir hanım gördüm
Hayat sırtına vurmuş beli bükülmüş gördüm
Hasretin çöl güneşi yüreğini yakmıştı
Namaz kılarken bile diz üstüne çökmüştü
Dertlerini maşukuna anlatıyordu Zeynep
* * * * *
Her engeli aşarmış dertlerin dağ çağında
Bir ateştir yanarmış sızlatırmış bağrında
Saadet sınavını verdi çocuk yaşında
Meğer ateş çölüne varmak içinmiş bunlar
Bir dert daha eklendi koydu sırtına Zeynep
* * * * *
Girdi menzile Zeynep yüzün döndü Hüseyne
Hüzün doldu gözleri dertle baktı Hüseyne
O mukaddes günleri her anışı hıçkırış
Biliyordu Hüseyne son kezdir güzel bakış
Onsuz tebessüm bile çok güç anladı Zeynep
* * * * *
Kara haber çanları çalıyor ıssız çölde
Bir mersiye okundu çok acı esen yelde
Dediler su istedi başsız beden düşende
Şehadet okuyordu, Hüseyn can çekişende
Saçlarına ak düştü beli büküldü Zeynep
* * * * *
Bundan böyle ismini besmeleyle anardı
Gökyüzüne bakmazdı çünkü hep utanırdı
Öz canını Rabbine vermede geç kalındı
Kerbela’nın ateşi hep yüreğinde kaldı
Kahrediyor vicdanı Hüsensiz kalan Zeynep
* * * * *
Her gözlerin yumanda resmi gelir Zeyneb’e
Etrafında dolanır sanki vardır kâbede
Bir hayli sohbet eder izleniyor çevrede
Mest oluyor melekler bu anlamlı sohbete
Gördüler hep secdede dert yanıyordu Zeynep
* * * * *
Her kapı açılırken sanki gelir Hüseyni
Gönül bağları açar nur saçar al gülleri
Baştan başa süslenir duaları Zeyneb’in
Kulaklarına gelir Hüseynin o sesleri
Birdenbire yaşlanır kara bağlayan Zeynep
Musa Dedei