Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

 

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh. Ey imamım sana selam olsun, doğduğun güne, gaybete çekildiğin güne ve yeniden geleceğin (zuhur edeceğin) güne.

 

Rabbime hamd olsun resulüne ve evladına, aline (ehlibeytine) selam olsun seni tanıdığım güne de selam olsun ey sahibim ve mevlam!

 

Her şeyin bir başlangıcı ve bir bitişi vardır. Yaşam gibi… benim hayatımın da bir başlangıcı vardı, geç kalmış bir başlangıç aslında. Her şey onun aşkıyla başladı ….  Herkesin ve her şeyin, yüz çevirdiği bir anda, en yakınlarımın bile uzak olduğunu anlayınca, kendimin bile aslında bir hayal olduğunu hissettiğimde. BİR’in idrakinin içime işlediği anda, ruhumun inzivalara çekildiğinde, günah dolu bir ömrün heba olduğunu fark ettiğimde, …. Kör bir yaşantının tatsız, tuzsuz yok oluşunda başladı her şey, gafletin derin uykusundan uyandığımda, imanın ötelerden ruhuma hicret ettiğini hissettim, o zaman gözüme girmişken göremediğim ve şeytani vesveselere düştüğüm gerçeklerle yüzleştim. Nimetlerinin kusursuzluğuyla münezzehliğin eşiğinde buldum kendimi, işte bu secdeye kapanılacak RAB’dır deyince, ruhum bedenimin secdede çürüttüğü gururu gördüm adeta, aslında her şey bir secde ile başladı,. o doyumsuz kavuşmanın gözyaşlarıyla kalbimin kirlerini akıttığı, tadını lezzetini hiç bir şey de bulamadığım o  uzun ve doyumsuz secde …. Tövbenin bunca ruhu temizlediğini ve Rahman’ın Kuran’ının her daim konuştuğunu hissettim, ona en yakın olana gönül verdim onun habibine,  Resulü Ekrem’e (s.a.a), onun  yaşantısı doğrultusunda olmalıydı her şey, sonra onun bir sözüyle tekrar uyandım ve hayat buldum adeta “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah’ın Kitab’ı ve benim itretim Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi, kevser Havuzu üzerinde bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın görün benden sonra onlara nasıl davranacaksınız?” Resulün bu sözleri yolumu çizmişti ve vefa iliklerime değin işlemişti o zaman sarılacaktım resulün emanetine,

 

Ey sevgili ben muhabbetinizi yüreğine ziynet eden aciz bir kul – aşığıyım ehlibeytinizin, liyakatim olmadan gönül verdim sizlere.., lebbeyk dedim günahkar ruhumla..,  şeytanın belini size salat ederek kırıyorum. Tüm benliğimle lebbeyk diyorum sana, kabul et ey Mevlam.

 

Hiçbir cümle seni anlatacak kadar kifayet bulmadı, her gün yenilendim senin varlığınla bunca zulümle dolu dünyada haksızlıklara sabrettik, musibetleri erteledik yaslı günlerde, geleceğini ümit ederek su serptik yanan yüreklerimize. Zeynep’in sabrını arzuladık yaratandan ve Zeynep diliyle kimsenin dokunamadığı, bilmediği gönül evinden mektuplar gönderdik sana pulsuz, zarfsız, adressiz mektuplar…  Bekleyişin tükenişi, özlemin vuslatı, kavuşmanın menzili… Ah  Rahmanın  saklı gerçeği..

 

Zaman zaman Seni düşünüyorum; kapı çalsa ağam gelse, elimi tutsa ‘ben istersem gelirim şaşırma beklediğin ben değil miydim dese, dertlerime derman, yüreğime ferman vursa, tükenmeyecek bir sabır bağışlayıp kulağıma zuhuru fısıldasa, o güne dek sabret geleceğim. Vefalı dostlarıma vefa edeceğim. Onları yaren ve asker seçeceğim. Hakiki İslam-ı hâkim kılıp kalıplardan kurtaracağım, Kur’an’ın uygulanmayan kısmını aşikar kılacağım, zulmü yok edip adaleti sağlayacağım’ dese… Ah! Adalet güneşi buna o kadar muhtacız ki gelsen şimdi, bahar gelir hüzün dolu ruhumuza, gelsen beşinci mevsim hicret eder gönüllere…

 

Ne zaman birileri beklemekten bahsetse, beklenenlerin en güzeli olduğun gelir aklıma… birileri gurbetten bahsetse gaybetinin gurbeti kavurur içimi, imam Rıza misali… Ey hakikat yaveri ey İslam’ın önderi – imamı! Seni bekleyen aşık gönüller için gel!

 

Ey rabbi güzel olan, ey takvalıların önderi, körlerin gözü, yeryüzünün bereketi, senin nurundandır dünyaya yansıyan ışık, senin sebebinledir dünyanın dönüşü, sen Rahmanın   en güzel hakikati, yalan dünyanın gerçeği, gel artık…

 

Kerbubela kuraklığındaki yüreklere, su serpmek için… gel. Adı fedek konulan kutsal topraklarda işlenen zulüm için gel. Huseyni bir kıyamla, doğ karanlıkların üstüne, intikamını alalım o günkü ve bu günkü Kerbela’nın.

 

Gazze gönüllü bir kerbela meydanı, ibni ziyad ve ordusu ateş saçıyor, hain yezit emriyle, kadın, çocuk, yaşlı, demeden katlediyorlar insanları ve şahadet yudumlanıyor kana kana, Zeynepler, Rubablar yas üstüne yas tutuyor. Ali Asker çığlıklarına  belenmiş Gazze, Rugayye masumiyetine bürünmüş, Seni bekliyor… açlık var, savaş var, abluka var, yokluk ise diz boyu, fosfor bombalarına karşın  taşlar atılıyor düşmana gazzeli  bütün kanaatiyle seni bekliyor. Allah sesleri Resule varırcasına, hanımlar anan Zehra’ya tevessül etmiş, şahadetin çekiciliği Kerbelayı resmediyor adeta, esaret Zeynep’ten miras Gazzeli kadına, Şamı viraneye boyandı Kudüs , ey imam nazar eyle zuhurdan öte yol yok dostluk ve vicdana bile kurşun sıkanlar dünya mahkemesinde hak arayışında, ilahi mahkemenin kurulma zamanı sence de gelmedi mi ? İnsanlık suçuna katkıda bulunanlar dünyayı yönetiyor, dünya asıl sahibine yabancılaşmış, fitneye kulluk ediyor. Gel ey Bakıyyetullah dünya asıl sahibini bekliyor, yaratanın emriyle gel ya mehdi…. Ey kızımın ninnisi, ey dualarımın ziyneti, ey Cumanın sahibi  nazar eyle…ne olur  ne olur ey rabbim  acil bir ferec ki yüzleri güldürsün, küfür ateşini söndürsün, adalet meşalesini sonsuza dek sürdürsün. Benim her halimi bilen gaybe gönül veren imamım gel gel ki bu cumayı bayram kılalım.

 

Rahmanın büyüklüğünü en güzel açıklayan Rahman suresi ve “öyleyse rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz” ayetini düşündüğümde rabbimin ne kadar  güzel nimetleri var ettiğini, ancak en güzel ve büyük nimetin sen olduğunu düşünüyorum ve şükrediyorum yalanlanamayacak kadar büyük bir nimetsin ey imam! Fatiha da zikredilen nimetler, insan suresinin ebrarları, Ali İmran’ın  mübaheleden alıkoyanları , ahzabın pakları, bakaranın süsleri, Kevser’in incileri, size selam olsun  ve velayetinizi tanıdığım içinde şükürler olsun rabbime! Kur’an’da açık yada gizli zikredilen imamım Allahın selamı üzerine olsun gel ey nurun son halkası…

 

Ey imam, Ey Kabe’nin beklenen sabahı, nurun nuru, Resul’ün soyu Zehra’nın Yusuf’u, Ali’nin kuyusu, Hasan’ın kokusu, Hüseyin’in ruhu, bekletme gel ey kaim, Mehdiyi muntazar!

 

Ey imam şikâyetim var insanlardan yana, haklar gasp ediliyor özgürlükler adına, rabbimin emri çiğnetiliyor. Hicaba el uzatıyorlar yezitçe, kadınlar kişiliğiyle değil meta olarak görülüyor. Kadın İslam’ın buyurduklarının aksine aile yuvasından, iyi bir anne ve eş olma vazifesinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor ve aydınlık adı altında cahiliye batağına gömülüyorlar.

 

Gecenin yok oluşu sabahın doğuşuyla açıyorum gözlerimi gam yüklü dünyaya, yine bir cuma günü, namazımın bitiminde bu cumanın beklenen Cuma olması duasını yineliyorum. Ahd duasına başlıyorum avuçlarım aydınlanıyor karanlıkken, her yer aydınlık ama ruhum karanlıkların esaretinde, gelişinle aydınlanmanın sinyalini veriyor ruhum gözyaşlarıyla benim gözyaşlarım bitmeden çileye çile eklemeden gel!.. İçimdeki ümit, dilimdeki dua ne olur bekletme, beklemekten başka çaresi olmayanları,

 

Gelişine bunca muhtaçken kâinat, Rabbena onu hâkim kıl karanlıklara inat.

 

                                                                        Elhamdulillahi Rabbil Alemin – Vesselamun Aleykum

                         

Esma KAYAALTI

İletişim