İmam Hamaney’in (Allah ömrünü uzun eylesin) Dilinden İmam Humeyni (r.a)
“İmam Humeyni’nin (r.a) vasiyetnamesinde bir cümle var ki asla onu unutmamalıyız. O cümlesi şudur: “İnkılâbı zafere ulaştıran faktör, kuşkusuz inkılâbın devamlılığını da sağlayacaktır”. Yani Allah’a dayanmak, halkın İslam’a olan imanı, İslami ve ilahi vazifelerini yerine getirmedeki kesin kararlılıkları ve söz birliği, vahdet İslam İnkılâbının zafere ulaşmasındaki ve devamlılığındaki asıl sırdır. Bu halkımıza daimi bir ibret ve derstir.
Bugün ülkemize vahdet, samimiyet ve genel bir coşku ve sefanın hâkim olduğunu görüyoruz. Bu çok büyük bir olay olup, rahmetli İmam Humeyni’nin ruhunun bereketlerindendir. O yüce ilahi insanın ihlâsı, vefatından sonra da toplumumuzun atmosferi üzerinde etkisini sürdürmekte, yürekleri birbiriyle menus etmekte ve halk içerisindeki bağları güçlendirmektedir. Siz halk içerisindeki söz birliği ve birlik, sizinle yetkililer arasında sağlanan güçlü bağlılığa tüm dünya şahit olmuş ve düşmanların umutsuzluğuna vesile olmuştur…”
“Ben bugün birkaç açık hakikati hatırlatmak istiyorum ve ardından bir sonuç İran halkı ve bir sonuç ta dünyanın tüm Müslüman halkları için almaya çalışacağım.
İnsaf sahibi hiç kimsenin inkâr edemeyeceği ve her kesin kabul ettiği birinci gerçek şudur ki aziz imamımız, İslam ve Müslümanlara güç ve izzet kazandırdı. İslam düşmanları zayıf bir İslam’ı istiyorlardı. Onlar İslamı insanların hayatından ve hatta zihin ve düşüncelerinden silip atmak istiyorlardı ve ne yazık ki bir ölçüye kadar da başarılı oldular. Bu iğrenç siyaset doğrultusunda bağımlı ve sapık yönetimler, müstekbirlik bu hususta dünya müstekbirliği ve İslam düşmanları ile tam bir uyum içindeydiler.
Rahmetli İmam Humeyni İslam inkılâbı sayesinde Müslümanlara yeni bir coşku kazandırdı ve İslam’ı ihya etti. Bugün birçok ülkede İslam dini artık genç neslin, kıyam etmiş neslin ve aydınların tek arzusu ve ülküsü olmuştur. Bunun en bariz örneği aziz Filistin’dir. Yıllarca Filistin adına laflar edildi, söz söylendi, mücadele sürdürüldü, ama tüm bunlar başarısız sonuçlandı. Fakat bugün Filistin halkı İslam adına mücadelelerini sürdürüyor, mukavemet gösteriyorlar. Nitekim mücadele artık yöneticilerin, grupların, teşkilatların ve şahsiyetlerin elinden çıkmış, halk kitlelerinin içerisine uzamıştır. Böyle bir mücadele asla başarısız sonuçlanamaz, bu mücadele eğer halk kitlelerinin mücadelesi olarak devam ederse kesin sonunda galibiyete ulaşacak. Bu ise İslam’ın bereketi sayesinde olmuş ve imam Humeyni onun adını ihya etmiş, İslam vicdanını Müslümanlar içerisinde uyandırmıştır.
Bugün Kuzey Afrika İslam ülkelerinde birçok grub İslam adına ve İslam devleti ve düzeni kurmak hedefi uğruna mücadele vermekteler, bu hususta önemli ilerlemeler de sağlamış durumdalar. İmam Humeyni’nin hareketinden öncesine kadar kim böyle bir meseleyi hattı aklının ucundan bile geçirebilirdi? İslam âleminin doğusunda ve batısında artık Müslümanlar uyanmışlardır. Avrupa ülkelerinde ve diğer gayri Müslim ülkelerdeki Müslüman azınlıklar artık kendilerinde üstün bir kimlik ve kişilik hissetmekteler. Müslümanlar içerisinde İslami kimlik ve hüviyet arkım ön plana çıkmıştır. İşte tüm bunlar İmam Humeyni (r.a) ve onun liderliğindeki hareketin sayesinde tahakkuk bulmuştur.
Mücadelede basiret ve sabır, İmam (r.a) ve ümmetin başarısının sırrıdır
İkinci hakikat şudur ki İmam Humeyni ve yiğit halkımızı bu büyük mücadelede başarıya ulaştıran husus basiret ve sabırdı, sabırla birlikte var olan direnişti. İmam Ali (as)ın buyurduğu gibi;
«و لا يحمل هذا العلم الّا اهل البصر والصّبر»
Yani bu ilmi basiret ve sabır ehlinden başka kimseler tahammül edemez”
Bunun asıl nedeni ise bugün küfür ve şirkle mücadele safları tam belli değildir. Birçokları İslam’dan bahsediyorlar ama yalan söylüyorlar. Onların benimsedikleri İslam, müstekbirlik liderlerinin istediği İslam’dır. Birçokları insanların eşitliğinden sohbet etmiş ve halen etmekteler, yalan söylediler ve söylemekteler. Nitekim mevcut dönemde mücadele şartları oldukça zordur, hem müstekbirliğin zer ve tezvir gücünden dolayı ve hem müstekbirlik ve uşaklarının nifakı ve yalancılıkları saptırmadaki üstün yeteneğinden dolayı.
Basiretsiz insanlar çok çabuk aldanıyorlar, günümüzde bile dünyada çok çabuk aldanan, düşmanı tanımayan ve hangi safta olmaları gerektiğini tespit edemeyen insanlar var.
İran’da aziz imam (r.a) sabır ve mukavemetle birlikte olan halkın basireti sayesinde bu yolu kat etti ve başarıyı yakaladı. İmamın kendisi halktaki bu basiret ve sabrın oluşmasında çok büyük bir katkısı olmuştur. Dünyanın neresinde her hangi bir mücadele başlıyorsa merhametli bir insan halk kitlelerin kurtuluşu için hareket ediyor ancak şunu bilmelidir ki bu yol ancak akıllıca hareket etmek, basiretli davranmak, sabır ve direnişle mümkün olabilir, bunun aksi düşünülemez.
3. Hakikat şudur ki gerek Müslüman, mustaz’af ve mahrum kitleler olsun ve gerekse müstekbirlik kampındakiler olsun tüm dünya bugün mevcut olan İslami ülküler doğrultusundaki hareketin ana çekirdeğinin İran İslam Cumhuriyeti olduğunu kabul etmişlerdir, nitekim ilk etapta tüm düşmanlıklar bizlere yöneliktir, samimi ve zahirde dostane sözler arasından düşmanlık ve kin belirtilerini açıkça görmekteyiz. Müstekbir güçlerin İran İslam Cumhuriyetine, yüce imama ve siz halka ne kadar düşman olduğunu çok iyi biliyoruz. Düşman onu canlı, dinamik bildiği için İran İslam Cumhuriyetine karşı düşmanlığından en ufak bir şey azalmadı. Eğer düşman’ın propaganda borazanları, müstekbirlik kamp ve İmam’ın düşmanları onun öldüğünü ve artık her şeyin bittiğini zannetmiş olsalardı, imamın vefatından iki yıl geçmesine rağmen onun şahsına ve adına karşı bunca düşmanlık yapmazlardı. Bugün halen bu düşmanlıklarını sürdürüyorlar.
İslami İran, İmam’ın İran’ı, İnkılâbın İran’ı dünya Müslümanlarının evrensel hareketinin ana merkezi ve eksenidir ve bu ölçüde de düşmanlıkların da ana mihveridir. Bu durum ise bizleri üzeceğine bilakis daha da mutlu etmektedir, bizleri dehşete düşüreceğine daha da umutlu etmektedir. Çünkü bizlerin ne kadar güçlü olduğumuzu, halen düşmanların, talancıların, hırsızların ve müstekbirlerin çıkarları karşısında en büyük tehdit ve tehlike sayıldığımız konusunda bizlere güvence vermekte ve ülke ve toplumun kalkınması, inkılâbın ilerlemesi yolunda izlemekte olduğumuz yolun ne kadar doğru ve isabetli olduğunu göstermektedir. Bizler eğer insanlık düşmanlarının çıkarları aleyhindeki veya inkılap ve ülkenin çıkarları doğrultusundaki hareketimizde yanlış bir istikamete sapmış olsaydık kesin düşman şimdiki kadar bize karşı düşmanlıkta bulunmazdı.
Bugün dünyadaki tüm propagandalar muhtelif şekilleriyle bize karşıdır. Bazı radyo ve propaganda organı alenen bizlere küfretmeyebilirler ama bu onların dost olduklarına gerekçe sayılamaz. Bize karşı alenen küfretmelerinin dünya halklarının yüreğini daha fazla bize yönelteceğini bildikleri için alenen düşmanlık edip küfretme yerine iftirada bulunuyorlar, bizlere karşı hoşgörülü oldukları ve bizleri de kendilerine karşı hoşgörülü olmaya çaba gösteriyorlar. Bu da onların hile ve entrikalarından bir diğeridir…
Eğer bizler imamı (r.a) seviyorsak onun yol ve vermiş olduğu dersi hayatta tutmalıyız, hedeflerini İnkılâbın gerçek hedefleri olarak kabul etmeli ve bu hedefler doğrultusunda hareket etmeleri ve kendimizden başka hedefler üretmeyelim.
İmam Humeyni’nin (ra) hedefleri aşikar ve bellidir… Büyük küçük toplumun tüm fertleri, yetkililer ve elinde bir vazife ve sorumluluğu bulunan herkes şu hususu kendi önceliğine alıp, imamın yolunu devam ettireceğine dair ant içmeli, ahitte bulunmalıdır. İmam’ın hedefleri çizgisinde hareket etmelidir. Bu durumda imama karşı aşkımız, muhabbetimiz, sevgimiz ve müritliğimiz hakikate kavuşmuş olacak. Aksi takdirde onun ayrılığında ağlayıp, baş ve göğsümüze vuracak olur da onun takip ettiği yolu aksi istikamette izlersek, bizin ona karşı sevgi, ilgi, muhabbet ve bağlılığımız da gerçekçi olmayacak. Bağlılık demek, aynı onun çizgisi ve hedefi istikametinde hareket etmek ve sapmamak demektir…
Kaynak: https://www.leader.ir/tr/book/90?sn=14439