Emperyalist Güçlerin Kurduğu IŞİD’i Yok Ederek, Sadece Bölge Ülkeleri ile Kalmayıp İslam Dünyasına ve Hatta Tüm Milletlere ve Beşeriyete Çok Büyük Hizmet Veren

Komutanımız Şehit Kasım Süleymaniye Mektup

Allah’ın selamı ve rahmeti bütün özgür ruhlu insanların komutanının üzerine olsun! Bu mektubu ruhunu Hak Teala’ya teslim ettiğin andan sonraki olayları hem seninle dertleşmek ve hem de gelecek nesillere aktarmak için yazıyorum.

Bugün 3 Ocak 2020! Yeni yılın başlarında, evlerimizde evlatlarımızın ailelerimizin başında, senin nerede olduğundan ve bizler için düştüğün ve katlandığın sayısız sıkıntılardan habersiz bir şekilde uykudayken, gecenin sonlarına doğru aldık şehadet haberini.

Sen kızına Amerika’nın diğer direniş şehitlerini, karşısına çıkamadığı için hain saldırılarla şehit ettiğini söylemiştin ya işte Amerika ve müttefikleri de senin karşına çıkamadıkları için sana ve dava arkadaşlarına gecenin son demlerinde, sana son bir kez gece namazı kılma fırsatı bırakmadan haince saldırdılar.

Gece namazına uyanan, sabah namazına kalkan veya haberi sabahın ilk saatlerinde alan bütün dostların inanamadı bu habere. Herkes önce dizine vurdu ya da parmaklarını ısırdı, senin şehadet haberinin şokundan. Televizyonlara, internetlere koştular gözyaşları içinde ve kabullenmek istemeseler de aldıkları haberin doğru olduğunu öğrendiler derin hıçkırıklar içinde.

Ama biliyor musun ağam şehadet haberinin şokunu üzerinden attıktan sonra herkesin aklı Rehberimize Seyyid Ali Hamaney de kaldı. Bizler ki seni hakkıyla tanımadığımız halde şehadet haberin karşısında dayanamıyorduk, acaba senin şehadet haberine Rehberimiz nasıl dayanacaktır diye. İnan ağam affet bizi ama kimsenin aklına ailen gelmedi ve hatta o zamana kadar kaç kızın ve oğlun olduğunu dahi bilmiyorduk. Akıllara ilk Rehberimiz geldi ve herkes vay Rehberimiz dedi. O nasıl dayanacak Maliki’nin yokluğuna diye. Dualar edilmeye ve sadakalar verilmeye başladı Rehberimizin üzüntüden bir zarar görmemesi için. Çünkü dostta düşman da Ali’nin Malik’ini, Hüseyin’in Abbas ve Ali Ekber’ini kaybettiği gibi Rehberimizin de seni kaybettiğini biliyordu. Abbas ve Ali Ekber mi dedin ağam! Neden mi Abbas ve Ali Ekber dedik! Ağam öğle vaktine doğru şehadetinin detayları yayılmaya başlayınca senin de Abbas gibi kolların bedeninden ayrılmıştı ve Ali Ekber gibi mübarek bedenin parça parça edilmişti.

Ey Rehberimizin ihlaslı sadık yaveri! Senin şehadet haberinle bütün İran, Irak, Lübnan ve senin sevenlerin, bulunduğu her yer, her cadde, her sokak mateme büründü. Zalim, Amerika ve İşgalci Siyonist rejimin kuklası olan A-li Suud rejimimin topraklarında bulunan, Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a), mübarek kabirleri başında bir türbe bulunmayan Baki kabristanlığındaki imamlarımızın ve türbesinin yeri bilinmeyen annemiz Hz. Fatıma’nın (s.a) dışındaki bütün Masumlarımızın türbelerinde bayraklar siyaha büründü. Şehit olmadan önce gittiğin İmam Zaman (a.s) mescidinde ise “intikam bayrağı” olarak bilinen kırmızı bayrak göklere çekildi.

Senden sonra kendine bir kefen alıp müçtehitlerimize ve birçok şehide imzalattığını ve dostlarına bu yılki Fatimiye günlerinde olmayacağını söylediğini öğrendik. Ayetullah Cevad Amuli bu olayı gözyaşları içinde anlattı herkese ve sana hayır dualarda bulundu. Seni Irak topraklarında Samerra, Kazımeyn, Kerbela ve Necef’e götürdüler ve son ziyaretini yaptırdılar. Biliyor musun ağam! Irak halkının hepsi IŞID’e karşı cihat emrinden sonra ikinci kez böyle bir birlik içindeydiler. Seni götürdükleri her ziyaret yerine onlar da geldi gözyaşları içinde. Senden sonra seni şehit edenleri topraklarında durdurmayacaklarını söz verdiler.

Bu Irak’tan verilen ilk mesajdı İşgalci emperyalist güçlere. Dünyanın her bir yerinden Şehadet haberine tazim mesajları yapıldı. İkinci mesaj Lübnan’dan verildi. Kızının amca dediği ve intikamını mutlaka alacak dediği Seyyid Hasan Nasrallah adil bir intikam alacaklarını ve Trump ve askerlerinin senin botların kadar bile değeri olmadığını haykırdı ve zalimlere şu mesajı gönderdi: “Amerikalı komutan ve askerlerin tabutları ABD’ye dönmeye başladığında ve dikey gelenler yatay olarak döndüklerinde, işte o zaman Trump ve hükümeti (ve müttefikleri) bölgede yenildiklerini anlayacaklar.”

5 Ocak’ta İran topraklarına getirdiler mübarek na’şını. Ahvaz şehrinde olduğu gibi bütün İran’da seni insan seli karşıladı. Akşama doğru sen ve şehitlerin na’şı senin gibi gurbette şehit olan İmam Rıza’mızın (a.s) türbesine getirdiler. Meşhed şehri böyle bir kalabalığa belki de ilk kez şahit oluyordu. Küçük büyük herkesin gözünde yaş, ellerinde resmin sana özlem ve hasretle bakıyorlardı.

Sen ve dava arkadaşlarının mübarek na’şı 6 Ocak Pazartesi günü Tahran’a ulaştı. Cenaze namazını milyonlar eşliğinde gözyaşları içinde Rehberimiz kıldırdı. Herkes kalk ey komutan ağlatma rehberimizi diye serzenişte bulundu. Rehberimizin gözyaşları insanları o kadar etkiledi ki, herkes ağladı ve o anları unutamadı. Herkesin gönlünden diline şu sözler geldi: Ey Rehberimiz! Mahbubunla son kez ne güzel muhabbet ettin, dertleştin, anlattın, anlattı, ağladın, ağlattın!… Kendi alemdarın Kasım’ına kıldığın namazın kabul olsun. Gözlerinden akan gözyaşlarına kurban olayım… Ne olur, ağlama ey ağam!… Kasım’ın olamayız asla, ama Kasım’ının söyledi gibi tarih bizi zamanın Ali’sini yalnız bıraktı yazmayacak ve Allah’a yenin olsun ki biz ölünceye kadar senin yanında olacağız…Namazın kabul olsun ey Rehberimiz!…

6 Ocak saatler 14:00 gösterirken herkes belirtilen programa göre senin şehitler şehri Kum şehrine gelmeni bekliyordu. Ama henüz sen ve vefalı dostların henüz Tahran’daki sevenlerinin arasındaydı ve 10 saatten fazla geçmesine rağmen seni bırakmak istemiyorlardı. Ama Kum halkı da haberlerden senin hala Tahran’da olduğunu bildikleri halde sessiz ve ellerindeki pankart ve resimlerinle senin geleceğin yöne gözlerini dikmişti. Senin gelmenle Kum halkının boğazında düğümlenen feryatlar “Kahrolsun Amerika – Kahrolsun İsrail” sloganıyla Cemkeran mescidinden tüm dünyaya yayıldı.

7 Ocak’ta mübarek na’şın doğduğun topraklara ulaştı ve seni her şehirde olduğu gibi memleketinde de milyonlar karşıladı. Kabrini senin değerli eşine vasiyet ettiğin gibi Kirman şehitliğinde hazırlamışlardı ve yine senin istediğin gibi mezar taşına dünyevi unvanlar değil diğer şehitlerdeki gibi sadece Asker Kasım Süleymani yazıldı. Vasiyetinde bile bizlere ders veriyordun ve Allah katında en değerli şeyin takva, ihlas ve zühdün olduğunu anlatmak istiyor ve bizlerin de bu manevi değerlerin takipçisi olmamızı vasiyet ediyordun. Sevgi seli o kadar yoğundu ki bugün toprağa verileceğin kararlaştırıldığı halde saatler gece 2’yi gösterene kadar henüz seni bağırlarından bırakıp toprağa koymak istemiyorlardı. Fazla uzatmayım senin dostlarından bir isteğinle mektubuma devam edeyim.

Şehadetinden sonra sana dair birçok video yayınlandı. Şu sözleri kullandığın bir video paylaşılıyordu her yerde…

“Burada sizden isteğim şudur! Ben bazı şehit arkadaşlarım için mezarları başında ikrar almaya muvaffak oldum ve çoğuna sordum, filanca nasıl bir insandı, onu nasıl bilirdiniz? Onlar da iyi bilirdik, dediler! Bu ikrar müminin saygınlığı içindir ve sizler de müminsiniz. Nitekim aranızda ihlaslı kişilerin sayısı çoktur. Benim için yapacağınız en büyük iyilik bu ikrardır. Ben sizin nazarınızda iyi biri miyim? Hayır! Şer’i tek bir kelime ile cevap vermenizi istiyorum. Bana bunun cevabını verin. Verirseniz eğer doğrudur ve bu benim işime yarar.”

Herkes, evet diyordu ve Salavat gönderiyordu. Bu salavatlardan sonra sözlerine şöyle devam ediyordun:

“Yüce Allah’tan şunu istiyorum! O görüyor ve yazıyor ve bir gün ortaya çıkarır. Şahitliklerinizi kabul eder.”

Ağam biz ve dünyadaki bütün özgür ruhlu herkes senin şehadet haberinden sonra döktükleri her göz yaşıyla, yazdıkları her şiir ve makaleyle, yaptıkları her eylemle, senin teşyi merasimine katılmakla, düzenledikleri gösterilerle ve içlerinin yanışıyla kendilerinin nazarında senin iyi biri olduğuna şahitlik ettiler ve ediyorlar da daha. Ağam Allah şahit olsun ki! Rehberimizin de göz yaşları içinde buyurduğu gibi biz ve tüm insanlık senden iyilikten başka bir şey görmedik.

Ne olur affet bizi seni hakkıyla tanıyamadık, hakkıyla kıymetini bilemedik. Ama şunu bilmeni istiyoruz bugün senin ve dostlarının dökülen kanı, kadın erkek, yaşlı genç, dindar veya dinsiz demeden bütün özgür ruhlu insanların Kerbela vakıasından sonra olduğu gibi Allah yolunda direniş ve mücadele etme arzusunda olanları bu noktada kemale ulaştırıp, olmayanlarında yüreğinde bu mücadele ve direniş ruhu ateşini yaktı. Şimdi dünyanın her yerinde senin şehadetine göz yaşı dökülüyor. Kısacası varlığında beşeriyeti hayırlı ve faydalı olduğun gibi şehadetinle de birbirinden haberi olmayan dünyanın en ücra köşelerindeki bütün özgür ruhlu insanları bir araya getirdin.

Senin de insanlardan istediğin şahitlik gibi biz de senden bir şey istiyoruz. Ne olur şehit olduktan sonra Hz. Resulü Ekrem ve İmamlarımız seni kollarını açarak karşıladıklarında bizlerin de şefaatçisi ol. Biz de masumlarımızın ve onların yolu uğruna senin gibi şehit olanların şefaatine layık olmak için bundan sonra her türlü amel, hareket ve davranışlarımıza dikkat edeceğimize ve sizlerin yolunun takipçisi olacağımızı söz veriyoruz.

Sözlerime bir makalede okuduğum yazıyla devam etmek istiyorum: “Yani anlayacağınız şehid zaten kıymetlidir de bir de bu şehit Kasım Süleymani ise ve eğer Allah böyle büyük bir kurbanı bizden istediyse artık mazlumların, mahrumların, mustazafların ve cümle hak aşıklarının asırlar boyunca beklediği hesaplaşmanın vakti gelmiş, şafak, yerini bir daha geceye terk etmemek üzere bu alemin üzerinde kendini belli etmiş demektir. Ömrü boyunca dağları, tepeleri, ovaları, vadileri şehadeti arayarak dolaşmış olan, şehadetin peşinden bunca koşarken kelimelerin kifayetsiz kalacağı başarılara imza atan böyle kahramanın kanını yere döken düşman ahmaklığını bir kez daha kanıtlamış, daha önceden bir komutana, bir Kasım Süleymani’ye sahip olan ordunun her bir ferdini “bir gecede, yüz yıl mesafe kat ettirerek” komutan rütbesine taşımıştır.

Hüznümüz İmam Ali’nin (a.s) hüznüdür. Hüznümüz İmam Ali Hamaney’in hüznüdür. Ki evvelinlerin Ali’si (a.s) Malik’ini (r.a) kaybettiği gibi ahirinlerin Ali’si de Kasım’ını kaybetti. Ama sevincimiz şudur ki; bu ümmet İslam İnkılabı ile dirildi ve bugünün Ali’sinin milyonlarca Kasım’ı var artık. Ali artık yalnız değil, yalnız kalmayacak. Sancak yere düşmeyecek, Kudüs’te dalgalanacak. Emin olun, sabırlı olun, ihlaslı olun. İmam’dan, veliyy fakihten ve imandan ayrılmadan, ye’se düşmeden hangi cephede mücadele veriyorsanız onu daha da ileriye götürün, daha bir azimle çalışın. Gün ağardı artık. Sabaha bir şey kalmadı….

Sizlere şehidimizin bizlere mücadele hayatı süresince anlatmak istediği bir sözle veda ediyorum: Şehidimiz insanlara din, dil, ırk veya mezhebine bakmaksızın yardım etti. Bunun en büyük delili senin emrin altında IŞİD’e ve tekfircilere karşı savaşan askerlerdir; zira onların için de Şia olan da vardı Ehlisünnetten kardeşlerimiz de. Müslüman da vardı Müslüman olmayan da. Ama hepsinin ortak hedefi senin komutanda Amerika ve müttefikleri tarafından oluşturulan başta IŞİD olmak üzere ülkelerin egemenliğine saldırın ve direniş eksenini yok etmeye çalışan tekfircilere karşı mücadele etmek ve orada bulunan mazlum halkların ırzını, namusunu ve onurlarını korumaktı. Bunun ikinci delili ise Filistin, Suriye, Lübnan, Irak, Yemen, Nijerya ve dünyadaki bütün mustazaf halklar. Bize bu mücadele hayatı boyunca, dünya emperyalist güçleri yayın organlarının söylediği ve telkin etmek istediği gibi bir Şii Sünni mezhep savaşının olmadığı, aksine Filistin, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve kısacası direniş eksenin savaş verdiği her yer de “Hak ve Batıl” savaşı olduğunu anlatmış ve miras bırakmıştır. Allah’ım sen şahit ol ki Veliy-i Fakihimiz olan Seyyid Ali Hamaney’in emri altında direniş ekseninin mücadele ettiği ve mücadele edeceği her yerde Hak ve Batıl savaş vermektedir.

Başta Zamanımızın İmam’ı İmam Mehdi’ye ve Rehberimiz Seyyid Ali Hamaney’e ve direniş ekseninde olan ve bu yolda mücadele eden dünyadaki bütün özgür ruhlu insanlara taziyelerimizi sunarız. Hepimizin başı sağ olsun.

Vesselamu Aleykum Verahmetullah

Şehit Kasım Süleymani Sevenleri