Günümüzde az ya da çok hepimizin hayatını azımsanmayacak derecede etkileyen sosyal medya bağımlısı olduğumuz bir gerçek. Bu gerçek gün geçtikçe sosyal medyanın etkileri konusunda tartışmaların çoğalmasına neden olmakta. Peki bu sosyal medyayı ne kadar kullanmalıyız? Nasıl kullanmalıyız? Kullanmalı mı? Kullanmamalı mıyız? Yararlı mı? Zararlı mı? Gibi birçok soruları gündeme getiriyor.

 

Öncelikle sosyal medyanın zararları konusuna kısaca değinelim.

 

Yapılan araştırmalara göre sosyal medyanın bilgiyi öğrenme ve anlama konusunda insanların kabiliyet ve yeteneklerini çok kötü etkiliyor.

 

Şöyle ki; Sosyal medya insanların özellikle de karmaşık sorularına karşı (bu cevabın kendisine uyumlu olup olmadığı göz önünde bulundurulmaksızın ve kendi inancına uyumlu olup olmadığı düşünülmeksizin bazen göreceli olan) cevapları seçmelerine yönlendirildiği için mantıklı düşünme ve akıl yürütme de negatif etki sağlıyor. Bu tür bilgilere hemen ve çok kolay bir şekilde ulaşılması gelişimi ve hatta bazen insan hayatını ve düşüncesini olumsuz yönde etkilemekle beraber, dikkatsiz kişilere dönüştürüyor

 

Ayrıca bazı araştırmalara göre katılımcıların dörtte birinin yüksek derecede depresif olduğu açıklanmıştır. Sosyal medyada harcanan zaman miktarı insanları bu duruma düşürüyor.

 

Son zamanlarda yapılan istatistiklerde ise; evliliklerde çıkan sorunların en çok sanal alemlerden kaynaklandığı görülüyor. Mutluluğu sanal arkadaşlarda arayan eşler evliliklerinde ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bazı çiftlerde duygusal bağ kurma yeteneğini bile bozuyor. Hayata güvenle bakma yeteneğini elinden alıyor. Birçokları sanal alem ilişkisi yaşayarak kısa vadeli mutluluk uğruna, eşini ve çocuklarını bile göz ardı ederek, dinimizin önemle vurguladığı aile yuvalarındaki huzuru yok ediyor. Sosyal medya nedeniyle yıkılan yuvaların haddi hesabı yok maalesef. Bu sebepten ve bu vesileyle yıkılan yuvaların yeni bir yuva oluşturacağı güvencesi de ayrı bir mevzu tabi.

 

Araştırmalarım arasında yer verilen çok ilginç bir bilgiye de değinmeden geçemeyeceğim.

 

Başarı grafiği hemen hemen benzer ve aynı üniversitede okuyan iki arkadaş Amerika’da önemli bir kurumda eğitim almak için başvuruyorlar. Başvuruları kabul ediliyor. Ancak bir arkadaşa üç aylık, diğerine ise on beş yıllık vize veriliyor. Sebebi araştırıldığında ise üç aylık vize verilen öğrencinin internet kullanımından dolayı kısa süre verildiği anlaşılıyor. Bu öğrenci önüne geleni paylaşan, beğenen, sosyal medyayı boş boş kullanan bir geçmişe sahip olduğu, diğerinin ise genellikle bilgi paylaştığı sosyal medyayı çok bilinçli bir şekilde kullandığı, önüne her gelen fotoğraf ve bilgileri beğenmediği ortaya çıkıyor.

 

Şimdiye kadar bu gibi sanal alemin zararları üzerine onlarca makale yazıldı. Anlatıldı. Okundu.

 

Çoğu zaman olduğu gibi soruna odaklanıp çözümler az dillendirildi. Ben burada amatör bir araştırmacı olarak dikkatleri başka bir noktaya çekmek ve uzmanları bu konuda hareketlendirmek istiyorum.

 

Konu şu; Sosyal Medyanın Önemi

 

Yaklaşık bir yıl önceydi sosyal medyada Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin (Allah ömrünü uzun etsin) şu sözleri dikkatimi çekti:

 

“Eğer bugün ben İslam inkılabının rehberi olmasaydım, ülkenin Sanal Alem kurumu başkanı olmayı tercih ederdim… Bu çok büyük bir imkân ve fırsattır; Sakın bu fırsatı kaçırmayınız. Bu fırsatı değerlendirmediğiniz taktirde yüce Allah kıyamet günü beni de sizi de bundan dolayı hesaba çekecektir.”[1] Bu konuda özellikle kadınları bir başka yerde bu konuda uyarmış dikkatli bir şekilde internet kullanımının önemini vurgulamıştı.

 

Rehberin, Sanal alem kurumu başkanı olmak istemesi. Bundan yararlanılması gereken bir imkân ve fırsat diye söz etmesi bu fırsatı kaçırmayın diye uyarması ve fırsatın kaçırılması durumunda vebali olduğunu dile getirmesi, bu konunun ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır. Bu sözler beni çok etkiledi ve düşündürdü. Toplumun bir bireyi olarak ben kendimi bu vebalden kurtarmak için ne yapmalıyım benim görevim ne, neden bayanlar özellikle kullanmalı diye düşünmeye başladım günlerce.

 

Kendimce vardığım sonuç şu; toplumdaki kişileri yetiştiren ve topluma sunan ilk kişi Annedir. Her çocuk ilk eğitimini Anneden ve ilk öğretimi de okuldan alır. Bir anne ne kadar bilinçli, ahlaklı, iffetli ve vakarlı olursa çocuğunu da o kadar bilinçli, ahlaklı, iffetli ve vakarlı yetişir. Hatta çocuğu ondan örnek alarak bu yolda ve bu ahlak üzerine yetişir. Günümüzde kadın yani anne, mevcut olan toplumda kadını evinden, yuvasından, çocuğun eğitimini üstlenmesinden ve iyi bir eş olmaktan uzaklaştırarak sosyal medya veya başka her türlü araç ve vesileyle kadını Allah’ın ve Ehlibeytin buyurduğu ve model olarak sunduğu kimliğinden uzaklaştırmak isteyen zihniyetin karşısında durarak, topluma İmam Zaman’ın (a.s) zuhurunun gerçekleşeceği günler için basiretli, ahlaklı, iffetli ve bilinçli evlatlar yetiştirme ve dini öğretileri ayakta tutma ve Hz. Fatıma (s.a) ve Hz. Zeynep’e (s.a) layık olma mücadelesi vermektedir.

 

Nitekim İslam İnkılabı Rehberi kadınlara hitap ettiği bir konuşmasında şöyle buyurmaktadır: “Hepimiz davranışlarımıza dikkat etmek zorundayız. Kimi teşhir biçimleri, takvasızlık, kötü örtünme ve iffetsizlik toplum ahlakı ve siyaseti açısından tahripkâr bir rol oynamaktadır ve bu bağlamda özellikle de kadınların daha da dikkatli olmaları gerekir. Hicap ve tesettür, kadının şahsiyet ve vakarını sergiler ve onun toplumdaki saygınlığının artmasına yol açar. Bu yüzden örtünme konusuna bakışı nedeniyle İslam’a teşekkür edilmesi gerekir.”

 

Evet işte bilinçli, vakarlı ve iffetli bir toplum için bu sıfatlara sahip bir anneye yani kadına ihtiyaç vardır. Zira toprağa ne ekersek onu biçeriz… Alimi öğretmeni doktoru vs. gibi şahsiyetleri topluma kazandıran Annedir.

 

Son olarak her birimizin en önemli görevinin öncelikle kendimizi, sonra çocuklarımızı daha sonrada etrafımızdakileri, sanal alemin zararlarından korumaya çalışıp onu nasıl faydalı bir şekilde kullanabileceğimiz üzerinde düşünmeli ve bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Ayrıca doğru ve sağlıklı bir sanal alem kullanıcılığı ile bir taraftan insanlara sahih dini öğretileri ulaştırmalı, öğrenmeli ve öğrendiklerimize göre de amel etmeliyiz. Diğer taraftan ise öğrendiklerimize amel ettikten sonra çocuk, eş dost ve akrabalarımıza da öğreterek bu uğurda bizlerin de İmamlarımız gibi insanları bilinçlendirme mücadelesi verdiğimizi göstermeliyiz. Zira sadece öğrenmek ve amel etmek değil, etrafımızı da aydınlatmalıyız.

 

Serpil Güraras

——————————————————

[1] Rehberimizin yanı sıra diğer müçtehitlerimiz de bu konu ya dikkat çekmiştir. Örneğin Ayetullah Mekarim Şirazi şöyle buyurmaktadır: “Sanal âlem, âlemin en önemli gücü olmuştur. Bu âlemi kuranlar dış ülkelerdedir ve onların amacı, İslam medeniyetinin dünya genelindeki nüfuzunu ortadan kaldırmaktır. Ancak Müslümanlar, sanal âlemden faydalanarak İslam kültürünü değişik dillerde ve değişik materyallerle tüm dünyaya yaymalıdırlar. Bugün dünyada birinci sözü sanal âlem söylemektedir. Bu âlemde birçok aile dağıtılmakta, insanlar günaha ve sapıklığa düşürülmektedir. Ülkelerde kamuoyu ve istenilen algı oluşturulmaktadır. Müslümanlar sanal âlemi dini maarifi yaymak, insanları doğruya iletmek, doğru bilgileri dünyaya sunmak, mazlumların sesi olmak ve kısacası adaleti dünya geneline yaymak yolunda kullanmalıdırlar. Gelecek nesli İslam eğitimi ve kültürü ile terbiye etmek istiyorsak sanal âlemi kullanmak artık bir zorunluluk olmuştur. Çünkü eski yöntemler, yeni neslin isteklerini temin etmede ağır kalacaktır. Artık eğitim ve terbiye konusunda yeni yöntemlerden faydalanılmalıdır. Bu alana en büyük bütçe ayrılmalıdır. Çünkü gelecek neslin yetiştirilmesinden daha önemli bir şey yoktur.”

İletişim