Recep ayının 27. gecesi Bi’set gecesidir. Bu günde Allah Resulü (s.a.a) Hz. Cebrail’in (a.s) kendisine Hak Teâla tarafından risaleti indirmesiyle peygamberliğe seçilmiştir. Çok mübarek ve faziletli bir gece olan bu geceyle ilgili olarak şu amellerin yapılması rivayet edilmiştir:

 

1- Merhum Şeyh Tusî, İmam Muhammed Taki’den (a.s) şöyle rivayet etmiştir:

 

“Recep ayında bir gece vardır ki insanlar için, güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır. O da yirmi yedinci gecedir ki, Resulullah (s.a.a) o gecenin sabahında peygamberliğe erişmiştir.”

 

“Bu geceyi (ibadet, dua vb.) amellerle geçiren bir Şiamız için altmış yıl yapılan amelin sevabının misli verilir.”

 

“Bu gecede yapılacak amel nedir?” diye sorulduğunda, şöyle buyurdu:

 

“Yatsı namazını kıldıktan sonra yatarsın ve gece yarısından sonra istediğin saatte uyanıp ikişer ikişer on iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha Suresi’ni ve Muhammed Suresi’nden itibaren Kur’ân’ın sonuna kadar olan surelerden birini okursun.

 

Namazları bitirdikten sonra oturarak Fâtiha, Felak, Nâs, İhlâs, Kâfirûn ve Kadir surelerinin her birini yedişer defa okursun.

 

Ardından da Âyete’l Kürsî’yi yedi kez okuduktan sonra şu duayı okursun:

 

 

 

“Hamd, kendisine evlât edinmeyen ve hâkimiyetinin bir ortağı bulunmayan, kendisini zilletten kurtarıp (izzete vardıracak) bir yardımcıya da ihtiyacı olmayan Allah’a mahsustur. O’nu büyüklükle an. Allah’ım! Arş’ının rükünleri üzerine yerleşen izzetinin hakikatine, kitabında (Levh-i Mahfuz’da) yazılan rahmetinin doruğuna, İsmi A’zam’ına, yüce zikrine ve eksiksiz kelimelerine ant vererek senden Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet etmeni ve bana, büyüklüğüne yakışır şekilde davranmanı diliyorum.”

 

Sonra da dilediğin şeyleri Hak Teâlâ’dan istersin.

 

Bu gece gusletmek de müstehaptır.

 

Bu gecenin amellerinden birisi de recebin 15. gecesiyle ilgili bölümde açıkladığımız namazın kılınmasıdır.

 

 

2- Bu gecenin en faziletli ameli, Emirü’l-Müminin Hz. Ali’nin (a.s) ziyaretidir.

 

Bu geceye ait üç ziyaret metni rivayet edilmiştir ki isteyen “Mefatihu’l-Cinân” kitabının ziyaretler bölümüne müracaat edebilir.

 

Burada bu ziyaretin önemini belirtmek amacıyla, Ehl-i Sünnet âlimlerinden olan ve altı asır önce yaşayan Ebu Abdullah Muhammed bin Batuta’nın “Rıhlet-u İbn-i Batuta” adlı meşhur seyahatnamesinin bir bölümünde Mekke’den dönerken Irak’ın Necef kentinde yazdığı hatıralarının bir bölümünü aktarmakta yarar görüyoruz. O şöyle yazıyor:

 

“Bu kentte (Necef) yaşayanların hepsi Rafızî’dir (Şiî’dir). Bu şehirde bulunan Hz. Ali’nin (a.s) türbesinde birçok kerametler vuku bulmuştur. Mesela İhya Gecesi diye bilinen recebin 27. gecesinde vuku bulan kerametleri buna örnek verebiliriz. Bu gecede Irakeyn, Horasan, Fars ve Rum beldelerinden felç ve sakat olan hastalar o türbede toplanıyorlar. Bunların sayısı en az otuz kırk kişiye ulaşıyor. Yatsı namazından sonra bu hastaları türbenin mukaddes parmaklıklarının yanına getiriyorlar. Halk ise toplanıp onların iyileşip kalkmasını bekliyorlar; bu arada bazısı namaza, bazısı zikre, bazısı Kur’an okumaya, bazısı ise mukaddes türbeyi seyretmeye dalıp meşgul oluyorlardı. Gecenin yarısı veya üçte ikisi geçince bu hastaların hepsi sapasağlam bir şekilde ayağa kalkıyor ve ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammedun resulullah, Aliyyun veliyyullah’ diye sesleniyorlardı. Bu oldukça yaygın ve meşhur bir şeydir onların arasında. Ben güvenilir kimselerden bunu duydum. O gece ben orada bulunamadım, Fakat Hz. Ali’nin misafirhanesi olarak kullanılan medresede, Rum, İsfahan ve Horasan bölgelerinden getirilmiş ve hareket edemeyen üç felç insanı gördüm; onlara ‘Siz neden iyileşmemişsiniz ve neden buradasınız?’ diye sordum. Şöyle cevap verdiler. ‘Biz yirmi yedinci gece buraya yetişemedik. Şifa bulmak için gelecek yılın recep ayının 27. gecesini bekliyoruz.’ Bu gece için, çeşitli şehirlerden gelen insanlardan kalabalık bir topluluk oluşuyor ve on güne kadar devam eden büyük bir pazar oluşturuyorlar.”

 

İbn Batuta’nın bu naklettikleri yadırganmamalıdır; zira bu mukaddes türbelerde gerçekleşen ve mütevatir olarak bize sabit olan kerametler sayılamayacak kadar fazladır. Mesela geçen yıl Şevval ayında (kitabın yazıldığı tarih olan H. 1343 yılı) Hz. İmam Rıza’nın (a.s) mübarek türbesine gelen ve felç vb. rahatsızlıklardan dolayı yürüyemeyen ve gittikleri bütün doktorlardan olumsuz cevap alan üç kadın şifa buldular. Bu olay kimsenin inkâr edemeyeceği şekilde o kadar yayıldı ki, hatta önceden başvurdukları doktorlar dahi, son derece titiz olmalarına rağmen bu olayı tasdik ettiler. Hatta bazıları bu olayı yazılı olarak da tasdik edip açıkladılar. Eğer sözün uzamasından ve konu dışına fazlasıyla çıkma endişesi olmasaydı, bu olayı bütün teferruatıyla naklederdim. Onun için bu bölümü burada noktalıyoruz.

 

 

3- Merhum Kef’emî “Beledü’l-Emin” kitabında, bi’set gecesinde şu duanın okunmasını tavsiye ediyor:

 

 

Allah’ım! Yüce (receb) ayının bu gecesinde medyana gelen büyük tecellinin ve gönderilen değerli peygamberinin hürmetine, Muhammed ve Ehlibeyt’ini rahmetine mazhar kılmanı ve bizden daha iyi bildiğin günahlarımızı bağışlamanı diliyorum senden. Ey biz bilmediğimiz hâlde bilen Allah’ım! Peygamberlik şerefiyle üstün kıldığın, kendi keremlerinle yücelttiğin ve şerefli bir derece verdiğin bu geceyi bize mübarek kıl.

 

Allah’ım! Şerafet ve fazilet dolu bi’set (peygamberliğe seçiliş) hürmetine, lütuf sahibi ve iffet unsuru efendinin hakkına senden Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet etmeni, bu gecede ve diğer gecelerde amellerimizi kabul buyurmanı, günahlarımızı affetmeni, iyiliklerimize mükâfat vermeni, kötülüklerimizi örtmeni, kalplerimizi iyi söz (müjde) ile sevindirmeni ve rızklarımızı kendi indinden kolaylıkla çoğaltmanı istiyoruz.

 

Allah’ım! Sen görürsün, fakat görülmezsin. Basiretlerin varabileceği en doruk nokta sensin; (her şeyin) dönüşü ve sonu sensin. Öldürmek ve diriltmek sana mahsustur. Dünya ve âhiret senindir. Allah’ım! Zelil ve rezil olmaktan ve senin nehyettiğin şeyleri yapmaktan sana sığınırız.

 

Allah’ım! Rahmetinle senden cennet istiyoruz ve (cehennem) ateşinden sana sığınıyoruz; kudretinle bizi ondan kurtar. (Allah’ım!) Bize (cennet) hurilerinden (vermeni) istiyoruz; izzetinle (bunu) bize nasip buyur. En geniş rızklarımızı bize yaşımız ilerlediği (ihtiyarladığımız) zamanda ihsan eyle ve en iyi amellerimizi, ecellerimizin yakınlaştığı zamanda vaki kıl. İtaatin yolunda ve bizi sana yakınlaştıracak, indinde bizi faydalandırıp mukarreb kılacak istikamette ömrümüzü uzat.

 

Bütün durumlarımızda ve işlerimizde marifet ve basiretimizi iyileştir. Yaratıklarından, bize minnet bırakacak hiçbir kimseye bırakma bizi. Dünya ve ahiretimizle ilgili bütün hacetlerimizi lütfeyle bize. Kendimiz için istediğimiz her şeyi önce babalarımız, evlâtlarımız ve bütün mümin kardeşlerimiz için yerine getir; ey merhametlilerin en merhametlisi!

 

Allah’ım! Yüce ismin ve kadim mülkün ile sana yalvarıyorum; Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet ve selâm gönder ve bizim büyük günahımızı bağışla; çünkü büyüğü ancak büyük bağışlar.

 

Allah’ım! İşte bu, bize lütuf ve keremde bulunduğun haram aylarının birincisi olan recep ayıdır. Bu ayı ümmetler arasında bize lütfettin. Sana hamdolsun ey cömertlik ve kerem sahibi. O halde bu ayın ve senin en azametli, en büyük ve en değerli ismin… hürmetine senden Muhammed ve tertemiz Ehlibeyt’ine rahmet (ve selâm) göndermeni, bu ayda bizi, kendi itaatin için amel edenlerden ve şefaatini umanlardan kılmanı isti-yorum. Allah’ım! Bizi doğru yola hidayet et ve indinde yerleşeceğimiz yeri, ebedi (rahmet) gölgenin altında ve büyük mülkünde en iyi bir yer karar kıl. Şüphesiz sen bize yetersin ve sen ne güzel vekilsin!

 

Allah’ım! Bizi kurtuluşa ermiş, mutluluğu yakalamış, gazap edilmemiş ve sapmamış bir şekilde kendi indine geri döndür; ey merhametlilerin en merhametlisi!

 

Allah’ım! Dönüşü olmayan mağfiretin ve kendine farz kıldığın rahmetin hakkına senden, her günahtan selâmette kalmayı, her iyilikten nasip almayı, cenneti kazanıp ateşten kurtulmayı diliyorum.

 

Allah’ım! Seni çağıran herkes gibi ben de seni çağırdım; sana el açan herkes gibi ben de sana el açtım. Senden talep eden herkes gibi ben de (hacetlerimi) senden talep ettim. Allah’ım! Güvenilecek ve ümit edilebilecek olan sensin. Son derece rağbetle dua edilip çağrılacak olan, sensin. Allah’ım! O hâlde Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et. Kalbime yakin, gözüme nur, göğsüme hayırseverlik ve sadakat, dilime de gece gündüz seni zikretmeği yerleştir. Bana minnetsiz ve tehlikesiz geniş rızk nasip eyle ve verdiğin rızkı bereketli kıl. Zenginliğimi nefsimde kıl ve (ancak) indinde olana rağbet göstermemi sağla; rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi!

 

Sonra secde ederek yüz defa şöyle söylersin:

 

 

“Hamd, bizi kendini tanımaya hidayet eden, kendi velâyetine mahsus kılan ve kendi itaatine muvaffak eden Allah’a mahsustur. O’na şükürler olsun; O’na şükürler olsun.”

 

 

Sonra da başını secdeden kaldırıp şu duayı okursun:

 

 

 

“Allah’ım! Hacetimi sana getirdim; dileğimde sana güvendim. İmamlarım ve efendilerim vasıtasıyla sana yöneldim. Allah’ım! Onların sevgisinden bizi yararlandır; onların gireceği yere bizi de yerleştir; onlarla arkadaşlık yapmayı bize nasip eyle; onların safında bizi cennete götür; ey merhametlilerin en merhametlisi!”

 

Bu duayı Merhum Seyyid İbn Tâvûs, Bi’set günüyle ilgili olarak zikretmiştir.

 

 

Yirmi Yedinci Gün’ün Amelleri

 

Bu gün büyük bayramlarımızdan birisidir. Bu günde Resulullah (s.a.a) Hz. Cebrail’in (a.s) kendisine Hak tarafından risaleti indirmesiyle peygamberliğe seçilmiştir. Bu gün için şu ameller rivayet edilmiştir:

 

1- Gusletmek.

 

2- Oruç tutmak. Bu günün orucu, yıl içerisinde özel bir önem ve fazilete sahip olan dört günün orucundan birisidir ve yetmiş yılın orucuna bedeldir.

 

3- Bu günde Resulullah’a (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) salâvat getirmek.

 

4- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) ziyaretleri.

 

5- Merhum Şeyh Tusî “Misbah” kitabında şöyle nakleder: Rayyân İbn Salt’tan rivayet edildiğine göre, İmam Muhammed Takî (a.s) recebin on beşinci ve yirmi yedinci günleri oruç tuttu ve bütün yakınları da oruç tuttular. İmam (a.s) bize on iki rekât namaz kılarak, her rekâtta bir Fâtiha ve bir sure okumamızı, namaz bittikten sonra da dört defa Fâtiha, dört defa Felak ve dört defa Nâs surelerini okumamızı, ardından da dört defa:

 

 

“Allah’tan başka ilâh yoktur, Allah uludur ve bütün övgüler Allah’a mahsustur. Yüce ve azametli Allah’a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur.”

 

Dört defa:

 

 

Dört defa:

 

 

Zikirlerini söylememizi emretti.

 

6- Yine merhum Şeyh Ebulkasım Hüseyin İbn Ruhtan (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Bu günde (27 recep) on iki rekât namazı, her rekâtta bir Fâtiha ve surelerden kolay olanını okuyacak şekilde kılar ve teşehhüt ve selâmdan sonra, her iki rekât arasında oturarak şu duayı okursun:

 

 

 

“Bütün övgüler kendisine evlât edinmeyen, mülkünde hiçbir ortağı bulunmayan ve (yaratıkların) yardımına muhtaç olmayan Allah’a mahsustur. O’nu büyüklükle an. Ey bütün ömrümde birikimim olan (Rabbim), ey zor günlerimde yanımda olan, ey velinimetim, ey isteklerimde imdadım, ey hacetlerimi gideren, ey yokluğumda beni koruyan, ey yalnız-lığımda bana yeten, ey korkulu anlarımda yanımda olan (teselli kaynağım)! Kusurumun üstünü örten sensin; o hâlde sana hamdolsun. Hatalarımı affeden sensin; öyleyse sana hamd olsun. Düşeceğim yerde bana yardımcı olan sensin; o hâlde sana hamdolsun. (Allah’ım!) Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet ve selâm gönder; ayıplarımı ört; korkumu emniyete çevir; hatamı affet; suçumu bağışla; kötülüklerimden geç ve kendileri-ne sadık bir vaatle cennet sözü verilen cennet ehlinin arasında (bana da yer ver).”

 

 

Namaz ve duayı bitirdikten sonra ise yedi defa Fâtiha, İhlâs, Felak, Nâs, Kâfirûn ve Kadir surelerini, yedi defa da Âyete’l Kürsî’yi okur ve ardından yedi defa:

 

Ve yedi defa da:

 

 

Zikirlerini söylersin ve dilediğin şeyleri Hak Teâlâ’dan istersin.

 

 

7- “İkbal” kitabında ve “Misbâh” kitabının bazı nüshalarında şu duanın da bu günde okunmasının müstehap olduğu nakledilmiştir:

 

 


 

“Ey (insanlara) affetmeyi, hatalardan geçmeği emreden ve kendisi de buna kefil olan; ey affeden ve bağışlayan (Rabbim)! Beni affet ve günahlarımdan geç ey Kerim! Allah’ım! Arayışım beni zahmete düşürmüş, çare ve çıkış yolu bulamıyorum. Arzular yok olmuş; ümit kesilmiş; tek ümidim sensin; senin ortağın yoktur.

 

Allah’ım! Sana bütün taleplerin yolu açıktır; sana olan ümit kaynakları doludur; seni çağıranlar için dua kapıları açıktır ve senden yardım dileyene yardımın hazırdır. (Allah’ım!) Seni çağırana karşı icabete hazır olduğunu, feryat edip yardım dileyecek kimseye imdat etmeği beklediğini biliyorum. Senin kerem ve cömertliğine yalvarmak ve verdiğin vaadin kesin gerçekleşeceğine inanmak, cimrilerin cimriliğine ve zenginlerin elindekilere muhtaç olmaya (en iyi) alternatiftir. (Allah’ım!) Sen yaratıklarından uzak değilsin; onları senden uzaklaştıran, yaptıkları (kötü) amellerdir. Şunu kesin olarak bildim ki sana yürüyen yolcunun en iyi azığı, seni seçecek sağlam iradesidir. İşte benim kalbim de sağlam bir iradeyle seninle münacat ve niyaz ediyor.

 

(Allah’ım!) Arzusuna kavuşturduğun her ümitlinin duasıyla, imdadına yetiştiğin her feryat edenin çağrısıyla, sıkıntısını giderdiğin her perişan ve kederlinin yalvarışıyla, bağışladığın her hatakâr ve günahkârın duasıyla, sıhhat ve selâmet vererek nimetini tamamladığın kimsenin çağırışıyla, kabul etmeği üzerine bir hak bilip değer biçtiğin ve zenginleştirdiğin her fakirin duasıyla; evet; bütün bu dua ve yalvarışlarla ben de sana yalvarıyor ve Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet ve selam göndermeni, dünya ve âhiret hacetlerimi yerine getirmeni diliyorum.

 

İşte bu, kendisiyle bize kerem ve lütufta bulunduğun, haram aylarının ilki değerli ve yüce recep ayıdır. Ümmetler içinde bize bu ay vasıtasıyla özel ikram ve ihsanda bulundun. Ey cömertlik ve kerem sahibi! Bu ayın ve en azametli, en yüce ve en değerli ismin… hürmetine senden, Muhammed ve pâk Ehlibeyt’ine rahmet (ve selâm) göndermeni ve bu ayda bizi itaatin için amel eden ve şefaatini ümit edenlerden kılmanı diliyoruz.

 

Allah’ım! Bizi doğru yola hidayet et, bizi kendi indinde daimî (rahmet) gölgende en iyi yere yerleştir. Muhakkak sen bize yetersin ve sen ne güzel velisin. O’nun selâm ve salâvatı, seçilmiş kullarının hepsinin üzerine olsun.

Allah’ım! Üstün kıldığın ve kereminle yücelttiğin, azametli ve yüce bir derece verdiğin bu günde bize bereket ver. Bu günde kullarına gönderdiğin ve değerli bir makama ulaştırdığın Peygamber’ine rahmet ve selâm eyle. Allah’ım! Sana şükür ve bize (manevî) birikim vesilesi olacak daimî bir rahmet et ona. (Allah’ım!) İşimizi kolaylaştır ve ecelimiz bitinceye dek hayatımızı saadetle sona erdir. Böylece az amellerimizi kabul et ve kendi rahmetinle bizi en iyi arzularımıza ulaştır. Muhakkak senin her şeye gücün yeter. Allah’ın rahmet ve selâmı Muhammed ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun.

 

İşte bu, kendisiyle bize kerem ve lütufta bulunduğun, haram aylarının ilki değerli ve yüce recep ayıdır. Ümmetler içinde bize bu ay vasıtasıyla özel ikram ve ihsanda bulundun. Ey cömertlik ve kerem sahibi! Bu ayın ve en azametli, en yüce ve en değerli ismin… hürmetine senden, Muhammed ve pâk Ehlibeyt’ine rahmet (ve selâm) göndermeni ve bu ayda bizi itaatin için amel eden ve şefaatini ümit edenlerden kılmanı diliyoruz.

 

Allah’ım! Bizi doğru yola hidayet et, bizi kendi indinde daimî (rahmet) gölgende en iyi yere yerleştir. Muhakkak sen bize yetersin ve sen ne güzel velisin. O’nun selâm ve salâvatı, seçilmiş kullarının hepsinin üzerine olsun.

 

Allah’ım! Üstün kıldığın ve kereminle yücelttiğin, azametli ve yüce bir derece verdiğin bu günde bize bereket ver. Bu günde kullarına gönderdiğin ve değerli bir makama ulaştırdığın Peygamber’ine rahmet ve selâm eyle. Allah’ım! Sana şükür ve bize (manevî) birikim vesilesi olacak daimî bir rahmet et ona. (Allah’ım!) İşimizi kolaylaştır ve ecelimiz bitinceye dek hayatımızı saadetle sona erdir. Böylece az amellerimizi kabul et ve kendi rahmetinle bizi en iyi arzularımıza ulaştır. Muhakkak senin her şeye gücün yeter. Allah’ın rahmet ve selâmı Muhammed ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun.”

 

Bu duayı, İmam Musa Kazım (a.s) recebin 27. günü Bağdat’a götürüldüğü zaman okumuştur ve recep ayında okunan en önemli dualardan birisidir.

 

 8- Yirmi yedinci gecenin üçüncü amelinde zikrettiğimiz duayı Merhum Seyyid İbn Tâvûs, yirmi yedinci günde okunmasını tavsiye etmiştir. Bu dua Kef’amî’nin rivayeti ile bu günün gecesinin amellerinde geçti.