Soru: Günahlarımdan dolayı çok pişmanım ve tövbe etmek istiyorum, acaba Allah tövbemi kabul eder mi? Duçar olduğum günahlarımla nasıl mücadele edebilirim? Defalarca tövbe ettim ama işlediğim günahtan kurtulmayı başaramadım. Lütfen bu günahtan nasıl kurtulacağım konusunda bana yardımcı olun.

 

Cevap

Yüce Yaratanımızın emirlerini icra etmediğimiz takdirde ruhumuz hastalar ve hastalanmış ruhumuzu yeniden ayağa kaldırmak için en iyi ilaç olan tövbeyi kullanmalıyız.

 

Elbette öncelikle günahın ne kadar kötü olduğunun farkına varalım, günahların neler olduğunu anlayalım, helal ve haramları bilelim, en iyi ruh doktorları olan ahlak âlimlerinin yanına giderek bizim için reçete yazması isteyelim ki sonrasında tövbe ile ruhumuzu sarmalayan günah mikroplarından temizleyelim. Böylece sanki yeni doğmuş gibi tertemiz ve günahsız olalım.

 

Hiçbir günahkâr “ben tövbe edemem, artık benden geçti, Rabbime dönüşü başaramam” diyemez/dememelidir, zira sen ki günah işlemeye güç yetirebiliyordun, peki ne oldu şimdi tövbeye gücüm yok diyebilmektesin. Tövbe kesinlikle günahtan daha zor değil, öyleyse her günahkâr tövbe edebilir, her günahkâr yeniden Allah’a dönebilir ve kendisini günah bataklığından çekip, çıkarabilir.

 

Diğer taraftan bizi en iyi tanıyan Rabbimiz, bizi tövbeye davet etmektedir, birçok Kuran ayetinde “Kullarım ne kadar da günahkâr olurlarsa olsunlar, yine de bana yönelip tövbe etsinler” diye buyurmaktadır. Eğer insan tövbe edemeyecek olsaydı, yüce Allah böylesi bir davette bulunmazdı.

 

Günahkâr insan şunun iyice farkına varmalı; “ne olursa olsun ben tövbe edebilirim, her durum ve her şartta Allah’a dönebilirim, benim buna gücüm var.

Bunu kabul edip, tövbe ettikten sonra insanın günahı ne kadar çok olursa olsun, hatta çöllerdeki kum tanelerinden daha çok günah işlemiş olsun, gene de Yaratan sonsuz merhameti ve kullarına olan sevgisiyle bağışlayacaktır. Bunda en ufak bir şüphe dahi bulunmamaktadır. Yeter ki ellerini açıp, başını eğip tövbe etsin, o zaman bir anda simsiyah amel defterinin bembeyaz olduğunu görecek ve ruhunun da ağır günah yükünden kurtulduğunu hissedecektir.

 

Bazen günahlarımızın sürekliliği ve tekrar tekrar tövbe bozmalar karşısında, yüce Allah bizim tövbemizi kabul etmez gibi yanlış düşüncelere sapıp, Allah’ın rahmetinden ümit kesilebilir. Fakat Allah’ın engin rahmeti karşısında kulun böyle bir ümitsizliğe düşmesi büyük bir yanlıştır. Düşme, hatta doğrulduktan sonra tekrar tekrar düşme insanoğlu için vazgeçilmezdir. Ümitsizliğe kapılmadan doğrulma azminde olma ise bunun tek çaresidir. Zaten bizim tövbeden başka bir kurtuluşumuz mu var, ne kadar Allah’tan kaçarsak kaçalım yine ondan başka dönecek kimimiz var? Allah ki insana sürekli ümit vermeye çalışmakta, insan ise ümitsizliğe kapıldığı takdirde acaba bundan daha büyük günah ne olabilir? Bakın Rabbimiz biz kullarına neler buyurmakta:

De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer–53)

 

İnsan kendi gücünün farkın vardıktan sonra, Allah’ın bağışlayacağına inandıktan ve Allah’ın bu davetini de duyduktan sonra artık hiçbir şekilde tövbe etmemek için bahane ve mazeret getiremez. Çünkü bizzat Allah’ın kendisi “ne kadar günahkâr olursanız olun ama yinede gelin, sizi affedeceğim” diye buyurmaktadır. Öyleyse günahkâr insanın biran önce tövbe etmesinin gerekli/ farz olduğunu hem yüce Allah, hem akıl ve hem de ahlak bize demektedir.

 

Yoksa yarın çok geç olacak, fırsatlar bir bulut misali çabucak geçmekte ve bu dünyadan ayrıldıktan sonra artık Allah’ın bu davetlerini bir daha duyamayacağız, işte o zamanda tek yapabileceğimiz “keşke” demek olacak: “Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkân bulunsa da iyilerden olsam!”

Ama artık iş işten geçmiştir, verilen fırsatlar iyi değerlendirmemiştir, bu yüzden de yüce Allah şöyle buyurur: “Hayır (dönemeyeceksin)! Ayetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun.”

 

Yüce Allah’ın biz kullarından istediği günahkâr olarak karşısına çıkmamamızdır, günahkâr çıktığımız takdirde azaptan başka ruhlarımızı temizleyecek bir şey yoktur, oysa dünyada öyle değil, sadece bir tövbe her şeye yeter. “Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Hâlbuki (o gün) onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.”

 

Hz. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilmektedir: “Dünyadaki güzelliğiyle birçok fitne ve günahın sebebi olan güzel bir kadını kıyamet gününde ilahi mahkemeye çıkarırlar, kadın der ki: Rabbim! Beni güzel yaratmıştın ve bende bu güzelliğim yüzünden o kötü işleri yaptım. Bu sözlerden sonra Hz. Meryem’i getirirler, o kadına derler ki: Sen mi güzelsin yoksa Meryem mi? Biz Meryem’i daha güzel yarattık, ama o kendisini fitnelerden korumasını başardı.

 

Sonra güzel bir erkeği mahkemeye çıkarırlar, o da: Allah’ım beni çok güzel yaratmıştın, bende bu yüzden günah işledim. Bu bahanesinden sonra Hz. Yusuf’u oraya getirirler ve şöyle denilir: Sen mi daha güzelsin yoksa Yusuf mu daha güzel? Elbette biz Yusuf’u çok daha güzel yarattık, ama o güzelliği nedeniyle fitneye düşmedi.

 

Daha sonra dünyada zorluklar içerisinde yaşamış birini getirirler, o da başına gelen bela ve zorluklara sabretmeyip çok günah işlemiştir, ilahi huzurda der ki: Rabbim bana çok bela gönderdin, ben de artık dayanamadım ve günah işledim. Bunun üzerine Hz. Eyyüb’ü getirirler: Sen mi dünyada çok zorluğa düştün yoksa Eyyüp mü? Eyyüb’ün karşılaştığı zorluklar daha çoktu, ama yine de fitneye düşmedi.”[1]

Demek ki insan hiçbir şekilde ilahi mahkemede bir bahane getiremeyecek. Orada bahaneler sıralamak yerine burada bir çaresine bakmak lazım. Öyleyse sürekli tövbe etmeliyiz çünkü günahlar tövbe ile silinmezse kalbin ölümüyle sonuçlanır. Nasıl tövbe etmemiz gerektiğini de yine Hz. Ali (a.s) Kumeyl ile yaptığı bir konuşmada bizlere şöyle buyurmaktadır:

“Ey Kumeyl! Mağfiret dilemenin haddi tövbedir ve tövbe sadece kulun günah işledikten sonra bir ‘esteğfirullah’ demesinden ibaret değildir; dil ve dudakları, hakikati peşinden getirmek kastıyla hareket ettirmek gerekir. Hakikat ise, kalple tasdik etmek (samimi bir kalple mağfiret dilemek) ve mağfiret dilediği günahı tekrarlamamaya karar vermektir. Mağfiret dilemek de altı mananın gerçekleşmesiyle olur:

Soru: Duçar olduğum günahlarımla nasıl mücadele edebilirim? Defalarca tövbe ettim ama işlediğim günahtan kurtulmayı başaramadım. Lütfen bu günahtan nasıl kurtulacağım konusunda bana yardımcı olun.

 

Cevap:

Günah, pis kokulu bir bataklık ve lağımdır. İnsan orada bir süre kalırsa koku alma duyusu çalışmaz ve o pis kokuları alamaz hale gelir. Ve zamanla öyle bir duruma gelir ki, oradan kurtulmak için irade ve gücünü zayıflar. Kendini kurtarmak istese de geç kalmış olduğunu düşünebilir.

 

Öte yandan insan bu derin sapıklık bataklığının neresinden kurtulma kararı alır, telafi etmeye çalışır ve kendini kurtarmak için bir adım atarsa zararın önüne geçmiş olur. Bunun kendisi, daha sonraki mücadelelere yardımcı olacak büyük bir başarıdır.

 

Bu merhalede yaptığımı kötü işlerin çirkin ve günah olduğunun farkında olmanız gaflette olmadığınızın ve Allah’ın size olan lütfunun bir göstergesidir. Tövbe ve dönmeye karar vermeniz, bir çıkış yolu bulmaya çalışmanız nefsinize karşı büyük bir zaferdir. Bunun kendisi çok değerli olan tövbe merhalelerinden biridir.

 

Tövbenin merhaleleri şunlardır:

 

merhaleleri

 

Sizin günahı terk etmek için göstermiş olduğunuz bu azim ve irade gerçekte tövbenin ilk basamağıdır, bu yüzden sizi tebrik ediyoruz. Ama en kısa zamanda bir sonraki basamağa çıkmanız gerekecektir. Bu iş için, işlediğiniz günahı bırakmak istediğinizin nedenini bilmeniz gerekir; zira günahı terk etmek için güçlü bir nedeniniz olmazsa başarılı olamazsınız. Çünkü günah çekicidir. Nitekim İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Cennet (insanın cennete gitmesine neden olacak ameller) sıkıntılar ve zorluklarla beraberdir. Cehennem ateşi (insanın cehenneme gitmesine neden olacak ameller) ise insanın nefsanî istekleriyle beraberdir.’[1]

 

Öyleyse günahı terk etmek için, günahtan daha cazibeli bir neden bulmanız gerekecektir. Böyle bir gerekçe ve deliliniz yoksa onu edinmeye çalışın, sonra da elinizden geldiğince onu güçlendirin.  Aşağıda günahla mücadele etme amilini kendinizde icat ve takviye etmek için bazı yollar öneriyoruz:

[1] Vesail-uş Şia, c.15, s.309, bab/42 (Haram Şehvetler ve Lezzetlerden Kaçınmanın Vacip Olması Babı)

Yukarıda önerilen yolları dikkate alarak imkan dâhilinde günah ortamından ve insanı günaha sürükleyecek yalnızlıktan uzak durun. Boş zamanlarınızı spor yapma, faydalı kitaplar okuma, Kur’an kıraati ve hıfzı, dindar insanlarla beraber olma, oruç tutmak vb. yollarla ve kendinize bu amelle mücadele edebileceğinizi ve onu terk edebileceğinizi telkin ederek doldurunuz.

 

Aziz dostum! Günahla, nefsin ve şeytanın vesveseleriyle mücadele etmek çok zordur, ama aynı derecede değerli ve lezzetlidir. Bu mücadelenin her merhalesinde elde edilen zafer lezzeti hiçbir lezzetle kıyaslanamaz. Şairin dediği gibi:

 

Terk etmenin lezzetini eğer bilsen

Nefsin lezzetine lezzet demezsin

 

Öyleyse bu çok zararlı ameli terk etmek için iradenizi kuvvetlendirin ve unutmayın ki, Allah-u Teala sizin için çok güçlü ve merhametli bir yardımcıdır. Allah, gerçek manada tövbe ettiğimizde günahlarımızdan geçer ve bize, aklımızdan bile geçmeyen yollarla günahla mücadelemizde yardımcı olur.

 

Bu mücadele yolunda, Allah’ın rahmetinden ümidi kesmeyin, O’ndan yardım dileyin ve ona tevekkül edin. Eğer tövbelerinizden dönerseniz soğumayın ve yeniden azimle günahla mücadele edin, yukarıda önerilen çözümlerle bu durumla mücadeleye devam edin. Biz inanıyoruz ki, Rahman olan Allah’ın lütfuyla bu mücadelede başarılı olacaksınız. İnşaallah.[1]

[1] Kaynak: http://www.islamquest.net/tr/archive/question/fa379

[1] El-Kâfi, c:8,s: 228